Pokemon’un benim için anlamını kelimelerle ifade etmem bir hayli zor. Tüm dünyada gerek anime serisiyle, gerek Nintendo oyunlarıyla, gerekse de oyun kartlarıyla (bizde ise daha çok tasolarıyla) fenomen olan bu sevimli yaratıkların çocukluğuma dair en önemli simge olduğunu söylesem yanlış olmaz. Bununla birlikte büyüdükçe de Pokemon’un hayatımdaki yeri aslında pek azalmadı. Bir dönem uzunca bir süre web bazlı oyunlarını oynadım, birkaç sene önce popüler olan “Pokemon Go” oyunu çıktığında çocukça hislerle ve büyük bir keyifle yollara düştüm. Daha çok küçüklere hitap eden anime serisini de hala yaşıma aldırmadan zaman zaman başa sararak izlerim. Pokemon’la ilgili yapmadığım şey ise sinemada bir live-action filmini izlemekti ki nihayet yıllar sonra karşımıza böyle bir proje çıktı. Böyle bir projenin beni ve benim gibi milyonlarcasını nasıl heyecanlandırdığını tahmin ediyor olmalısınız…

Pokemon Detective Pikachu, 2016 yapımı bir Nintendo oyunundan uyarlanan bir film. Hikayenin merkezindeki genç karakterimiz Tim (Justice Smith) yıllardır görüşmediği babasını kaybetmiştir. Babasının ölümünün ardından Tim’in yolu pokemonların savaşlarda kullanılmadığı, bunun yerine insanlarla birlikte dostça yaşadıkları izole bir şehir olan Ryme City’ye düşer. Burada karşılaştığı Pikachu’nun ise oldukça ilginç bir özelliği vardır ki o da Pikachu’nun konuşabilmesidir. Fakat Pikachu’nun konuşmasını sadece Tim duymaktadır ve ikili Tim’in babasının ölümünü araştırma peşine düşerler…

Detective Pikachu, aslında bizim alıştığımız Pokemon serisinin epey dışında bir yapım. Eğer pokemon yakalamaların, bol pokemon savaşlarının olduğu bir film bekliyorsanız hayal kırıklığına uğramanız olası. Açıkçası ben de öyle bir filmi tercih ederdim ancak sinemaya daha uygun olan bir konseptte film olduğunu baştan bildiğim için yüksek beklentilerimi biraz frenlemiştim. Size de öneririm… Fakat Detective Pikachu’nun bu tip farklı konseptte olması serinin fanatiklerinin zevk almayacağı anlamına gelmiyor…

Detective Pikachu’nun en güçlü yanı teknik mükemmelliği. Pokemonların üç boyutlu dünyaya uyarlamaları Charizard gibi 1-2 yeterince beğenmediğim örnek olsa da genel anlamda inanılmaz başarılı olmuş. Filmdeki görüntü yönetimi de göz kamaştırıcı cinsten. Karanlık yapısıyla hedef kitlenin çocuklardan ziyade bu seriyle büyüyen dünün çocukları, bugünün büyükleri olduğu çok belli. Hikayesi de buna göre yer yer depresif sayılabilecek karanlık yanı olan bir hikaye. Fakat çok güçlü bir hikayenin, muazzam bir senaryonun olduğunu söylemek ise ne yazık ki mümkün değil…

Pokemon serisinin açık ara şekilde en popüler karakteri olsa da Pikachu hiçbir zaman benim favorilerimden biri olmadı. Fakat popülaritesinden dolayı filmin merkezine yerleştirilmesi tamamen anlaşılabilir bir durum. Pikachu’nun Ryan Reynolds’ın sesinden konuşulabilen bir dedektife dönüşmesi fikri başta fazla absürt dursa da uygulama hiç fena olmamış, hatta gayet eğlenceli olmuş. Ryan Reynolds da filme sadece seslendirmesiyle diğer oyuncuların tümünden daha fazla katkı sunmuş…

Keşke filmde daha fazla farklı pokemon, daha fazla pokemon savaşı, daha fazla pokemon yakalama macerası görebilseydik ama bu haliyle de eli yüzü düzgün ve eğlenceli sayılabilecek bir pokemon filmi gördüğümüz için şanslıyız. Detective Pikachu’yu Pokemon hayranı olmayan sıradan kitle ne kadar sevebilir bilemiyorum ama Pokemon fanatiklerinin mutlaka şans vermesi gereken bir yapım. Tabii düşük beklentilerle…

Pokémon Detective Pikachu

6.5

Puan

6.5/10

2 Yorum

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.