Filmlerini hiç sevemesem de saygı duymanın imkansız olduğu efsane Japon yönetmen Akira Kurosawa’nın sinemaya etkileri ölümünün yıllarca sonrasında bile görülmeye devam ediliyor. Yönetmenin izlemediğim en ünlü filmlerinden olan Ikiru’dan Oliver Hermanus tarafından uyarlanan Living, bu yılın Oscarlarında iki önemli dalda Oscar adaylığı elde edince şans vermek kaçınılmaz oldu…

Williams (Bill Nighy), 1950’ler Londra’sında görevini layığıyla yerine getiren yaşını almış bir memurdur. Ne var ki Williams’ın işi dışında pek bir meşgalesi ya da kimselerle etkileşimi yoktur. Amansız bir hastalığa yakalanıp kısa süre sonra öleceğini öğrenen yaşlı adam, hayatını gözden geçirmeye başlar…

Hayatının son demlerindeki insanlar her daim sanatçıların ve sanatseverlerin ilgisini çekmiştir. Living de bu çok popüler konuyu bir kez daha gündeme taşıyor. Fakat filmin bunu ilgi çekici yolla yaptığını söylemek zor. Filmde baştan sona kasvetli, ruhsuz bir ortam hakim. Ana karakter sevilesi niteliklere sahip olsa da takip etmeyi sağlayacak kabiliyetlerden uzak. Yan karakterlerin çoğu da figürandan pek farkı olmayan nitelikte…

Bu filmdeki performansıyla Oscar’a aday olan Bill Nighy, önceleri çeşitli yapımlarda izlemiş olsam da dikkatimi çeken bir oyuncu değildi. Bu filmde de ahım şahım bir oyunculuk performansı sergilediğini düşünmüyorum. Kendi yaş grubundaki çoğu aktör bu rolü benzer etkide oynayabilirdi. Hatta takip etmesi daha keyifli hale taşıyabilirdi filmi… Yardımcı roldeki Aimee Lou Wood, filmde izlemekten nispeten keyif aldığım karakterde fena iş çıkarmamış…

Bu yılki ödül sezonuna dair izlediğim son film olan Living, benim için son derece tatsız bir sinema deneyimi oldu. Hemen hiçbir yönden ilgimi çekmeyen filmi zar zor tamamladım. Filmde özellikle ilginizi çeken bir yön yoksa gönül rahatlığıyla es geçebilirsiniz…

Living

4

Puan

4.0/10