Pek çok unutulmaz diziye ev sahipliği yapan ve televizyon dizilerinin üst düzey bir noktaya gelmesinde çok büyük payı olan HBO, son yıllarda drama dizilerinde sayı olarak çok fazla yapım üretmemeye başladı. Ya da diğer kanalların hızla artan yapım sayıları karşısında HBO dizilerinin sayısı yeterince tatmin edici gelmemeye başladı. Öyle ki şu an HBO’nun elinde kalan tek büyük drama dizisi Game of Thrones. Boardwalk Empire ve bu yazıda bahsedeceğim The Newsroom ise HBO’nun son yıllarda ürettiği diğer iddialı olmuş dramalar. (True Detective ve Olive Kitteridge gibi yapımları mini dizi olduğu içn saymıyorum. The Leftovers ise bana kalırsa bahse değmeyecek kadar zayıf bir dizi.) Fakat her iki dizi için de HBO’nun bu sezon final kararı alması belli bir ölçüde şaşkınlık yarattı bende. Belki Boardwalk Empire’ın 5. sezon oluşu itibariyle biraz daha normal karşılanabilecek bir durumdu ama The Newsroom daha 3. sezonundayken üstelik 6 bölümlük bir sezonla erken sayılabilecek bir şekilde veda etti. Aslında dizi veda edeli aylar oldu ama ben bu yazıyı yeni yazıyorum. Çünkü The Newsroom’u izlemeye 3. sezonun başlayacağı zamana doğru başladım. Çok sürükleyici  bir dizi olmayışı nedeniyle de sezonlar arasında aralıklar vererek izledim ve 6 bölümlük üçüncü sezonu geçtiğimiz aylarda izledim. Bu yazıyı izledikten hemen sonra yazdım fakat düzenlemeyip yayınlaması çok yoğun bir dönemime geldiği için şimdiye kadar sarktı. Bu yazıda aslında dizinin üçüncü sezonundan ziyade diziyle ilgili daha çok genel şeyler yazacağım.

The Newsroom adından da rahatlıkla anlaşılabileceği gibi bir haber stüdyosu dizisi. Dizide ACN adında bir haber kanalında yaşanan ilgi çekici gelişmelere tanık oluyoruz. Elbette her zaman stüdyoyla sınırlı kalmıyoruz ve stüdyodaki karakterlerin özel hayatlarına da konuk oluyoruz ama büyük bir kısmın da kanal içerisinde geçtiğini söylemek mümkün. Hikaye Will McAvoy adlı ünlü bir anchormanin programının yapımcılığına Will’in eski sevgilisi Mackenzie’nin gelişiyle başlıyor. Mackenzie ile birlikte kanal reytingden çok “doğru habercilik” yapmaya çalışan bir hale geliyor. Elbette Will ve Mackenzie’nin sorunlu geçmişi Will açısından çok da hoş olmayan bir durumdur.

Will McAvoy ve Charlie

The Newsroom izleyiciye aksiyondan çok diyalog vaat eden bir yapım. Eğer bir diziden beklentiniz “sürekli ilgi çekici olaylar olsun” ise The Newsroom size uymayabilir. Çünkü dizi oldukça durağan bir yapıya sahip. Yani bir sonraki bölümü iple çekeceğiniz bölümler falan pek olmuyor doğrusunu isterseniz. Fakat dizinin tüm karakterleri çok iyi yazılmış, herkes kendi karakterini harika oynuyor ve işin arkasında gerçekten iyi bir senaryo ekibi var. Öyle ki zekice yazılmış diyaloglar bölümlerin kendi içleri içerisinde sürükleyici olmasını sağlıyor. Sürükleyici olmanın yanı sıra diyaloglar içerisine mizah öyle harika bir şekilde yerleştirilmiş ki dizinin en ciddi, en heyecan dozu yüksek anlarında bile kahkahalara boğulabiliyorsunuz. Doğrusu benim dizinin en sevdiğim özelliklerinden biri de içinde barındırdığı bu mizah. Yalnız zaman zaman bazı anlarda bu mizahın abes durduğu kısımlar da olmuyor değil ama bu gerçekten nadir.

Her ne kadar dizinin diyalog zenginliğinden bahsediyor olsam da dizinin ilk iki sezonundaki monotonluk yer yer oldukça sıkıcı hale gelmişti. Sanırım dizinin çok uzun ömürlü olmama ve az bölümlü sezonlar tercih etmesindeki sebeplerden biri de bu monotonluğun kendilerinin de farkında oluşu. Fakat sadece altı bölümden oluşan üçüncü sezonda ilk iki sezondaki bu durum aşılmış. Çünkü üçüncü sezonun kendi içinde sürükleyici sayılabilecek bir konusu var. O konuyu da açayım hemen. Kanalın dijital kısmından sorumlu olan Neal bilgisayar ortamında bir hackerdan devletin içinden çok önemli belgeler alıyor. Daha sonra FBI, bu haberin peşini soruşturuyor tabii ve Will önderliğindeki bizim ekip de basın özgürlüğü konusunda direnç gösteriyorlar.

Will ve MacKenzie

Dizide Will karakterini canlandıran Jeff Daniels, bu rolüyle Emmy ödülü kazandı bildiğiniz gibi. Bryan Cranston, Kevin Spacey gibi önemli isimlerin önüne geçerek kazandığı bu Emmy ödülü hemen herkes gibi beni de şaşırtmıştı ama diziyi izledikten sonra gördüm ki bu Emmy ödülü hiç de sürpriz bir Emmy değilmiş. Jeff Daniels gerçekten Will karakterini harika canlandırmış, bu performansını da dizinin sonuna kadar taşımış. Bence bu dizi kendisi için yeni bir sayfa oldu ve kariyerini yeniden parlatma şansı yakaladı. Şimdi tek yapması gereken doğru birkaç proje seçimiyle yerini sağlamlaştırmak. Will’e geri dönecek olursak Will üçüncü sezonda mesleğine gösterdiği önemi, prensiplerine ne kadar saygılı bir insan olduğunu kanıtladı.

Emily Mortomer tarafından canlandırılan Mackenzie karakteri benim açımdan dizinin en renkli karakterlerinden biriydi. Will ile dizinin başından beri olan tatlı-sert atışmalarını izlemek büyük keyifti. Emily Mortomer’ın performansı her ne kadar çok fazla takdir göremese de bence dizinin başarısında önemli bir role sahipti.

Dizinin ilk bölümünden bu yana izlediğimiz konulardan bir tanesi aslında Maggie ve Jim’in nasıl birlikte olacaklarıydı. Bu belirgin süreci senaristler mümkün olduğunca uzatmaya çalıştılar. Araya sürekli yeni birileri girdi. Bazen üçgenler, bazen dörtgenler oluştu. Alison Pill’in oynadığı Maggie karakterini dizinin en renkli kişilerinden biri olarak gördüğümden dizinin sevdiğim kısımlarından birini oluşturdu bu kısım. Son sezonda Jim’in Haile ile olan ilişkisi de dizide önemli bir yer aldı. İkinci sezona büyük renk kattığını düşündüğüm Haile, bir şekilde istenmeyen karakter haline getirildi. Yalnız bunu yapış şekilleri bence biraz zorlama oldu.

Maggie ve Jim

Dizide en çok hayranı olan isimlerden biri de şüphesiz Olivia Munn. Fakat dizide oynadığı karakter olan Sloan benim için o kadar dikkat çekici bir karakter değildi. Yalnız Sloan’ın dizideki etkisi bence zamanla arttı ve özellikle son sezonda Don ile birlikte yer aldıkları kısımlar dizideki izlemesi en keyifli kısımlardan oldular.

Ve son olarak Charlie’den de bahsetmeden geçmek olmaz tabii. Kanalın çok renkli genel müdürü (tam olarak unvan bu olmayabilir) bu sezonda da bir hayli önemli rol oynadı. Özellikle son bölümlerde onun etkisini oldukça hissettik.

Evet belki The Newsroom her zaman çok bayılarak izlediğim bir dizi olmadı ama bittiğinde hoş bir tat bırakan, iyi şeylerle hatırlayacağım bir yapım oldu. Henüz izlemediyseniz ve özellikle de dünya gündemine ilgi duyuyorsanız (ben pek ilgi duymuyorum, diziden aldığım zevkin çok fazla olmamasında etkili olmuştur ama sevmeme engel olmadı) tavsiye edebileceğim bir dizi The Newsroom. Zaten tadında bıraktılar ve bölüm sayısı bir hayli az, korkutucu bir yanı yok. Will McAvoy ve diğer ACN çalışanlarını unutmayacağız…

The Newsroom 3. Sezon

8.2

Puan

8.2/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.