Disney+ ile ülkemize giriş yapan Hulu dizilerinin en çarpıcılarından bir tanesi, The Dropout adlı mini dizi. Sekiz bölümlük dizi, başrolündeki Amanda Seyfried’in varlığı ve ele aldığı ilgi çekici güncel konusuyla kolayca listeme girmeyi başardı…

Elizabeth Holmes (Amanda Seyfried), sonsuz başarı hırsıyla dolu bir genç kadındır. Çocukluktan beri taşıdığı idealleri üniversiteye başlamasıyla birlikte netleşmeye başlar ve çok basit bir yöntemle alınacak küçücük kan örneğinden insanların sağlıklarına dair detaylı analiz sağlayacak bir teknolojiyi geliştirmeyi kafasına koyar. Elbette bu hiç kolay değildir hatta belki de imkansızdır. Kendinden yaşça büyük varlıklı bir adam olan Sunny Balwani (Naveen Andrews) ile tanışması da Holmes’un ideallerine giden yolculukta önemli bir etken olur…

Elizabeth Holmes’un Silikon Vadisi’ndeki hikayesi son yılların en enteresan hikayelerinden biri. Bir noktada bu hikayenin sinema veya televizyona aktarılması kaçınılmazdı. Fakat bu aktarım benim beklediğimden biraz erken oldu. Her ne kadar Elizabeth Holmes’u son derece ilgi çekici bir karakter olarak görsem de sonunu bildiğim bir hikayeden ne beklemem konusundan emin değildim…

Başarı hikayelerinin iyi örnekleri de klişe örnekleri de sıklıkla karşımıza çıkıyor. Fakat iş başarısızlık hikayesine gelince dikkate değer örneklere rastlamak daha zor. Bununla birlikte iyi bir başarısızlık hikayesinin başarı hikayelerinden daha yararlı olabilmesi gayet mümkün. The Dropout’un ele aldığı konu da işte bu tip değerli bir konu esasında. Dizinin bu misyonunda başarılı olduğu da söylenebilir. Fakat biraz önce bahsettiğim sonunun belirginliği dizinin ortasından itibaren dizinin ilgi çekiciliğinin giderek düşmesine neden oluyor. (Shultz ailesiyle ilgili yan hikaye bu noktada hariç tutulabilir.) Buna dizinin ilk bölümlerindeki temel unsuru olan ana karakterinin tuhaflıklarının sıradanlaşması da eklenince seyir zevki olarak gittikçe geriye giden bir dizi çıkıyor karşımıza…

The Dropout’un övgüye değer yanlarının başında Amanda Seyfried’in şahane performansı geliyor. Her ne kadar her daim izlemeyi sevdiğim oyunculardan olsa da kendisini hiçbir zaman A sınıfı bir performans sergilerken izlememiştim. Bu diziyle birlikte bu durum değişmiş oldu. Seyfried, Elizabeth Holmes ile kusursuz bütünleşerek karakterinin eksantrikliğini şahane yansıtmış… Lost sonrası ortalardan kaybolan yıldızlardan Naveen Andrews da nihayet geri dönüşünü gerçekleştirmiş. İtiraf etmek gerekirse kendisini diziyi izlerken tanıyamadım, diziyi bitirdikten sonra durumu öğrendiğimde ise ciddi şaşkınlık yaşadım. 11 sezonluk Shameless macerası sonrası ilk kez karşımıza çıkan William H. Macy, 13 Reasons Why’ın yıldızı Dylan Minnette’in yanı sıra Laurie Metcalf, Sam Waterston, Stephen Fry, Elizabeth Marvel dizinin kadrosundaki önemli isimler arasındalar…

The Dropout’un ilk dört bölümünün yönetmen koltuğunda The Big Sick, The Eyes of Tammy Faye gibi yapımlardan tanıdığımız Michael Showalter oturuyor ki dizinin ikinci kısmındaki düşüşünde bu durumun değişmesi de etkenlerden biri olsa gerek. Showalter ile ilgili asıl dikkat çekici nokta ise birkaç ay önce Jessica Chastain’e Oscar kazandıran yönetmenin muhtemelen birkaç ay sonra Amanda Seyfried’e Emmy kazandıracak olması. Eğer oldukça hak edilmiş gibi duran bu durum gerçekleşirse yönetmen, kendi adına çok çarpıcı bir başarıya imza atmış olacak. Muhtemelen sonraki projelerinde istediği oyuncularla çalışması da bir hayli kolaylaşacak…

Uzun lafın kısası The Dropout, benim için çok iyi başlayan ancak zamanla ilgi çekiciliğini kaybeden bir mini dizi oldu. Ele alınan konuya dair bilginiz benden daha kısıtlı ise ya da hiç bilginiz yoksa diziyi daha fazla keyif alarak izlemeniz olası. Fakat bu haliyle de sırf bugüne kadarki en iyi Amanda Seyfried performansına tanıklık etmemi sağladığı için bile değerliydi. Esas değerli olan ise başarı hırsını abartmanın olası sonuçlarını yüze çarpmasıydı…

The Dropout 1. Sezon

7.5

Puan

7.5/10