Barbie (2023)

Bir Barbie filmi için ilk haftadan sinema yolunu tutmam bundan 3-5 yıl önce imkansız olay gibi gözüken bir durumdu. Fakat son dönemin en popüler yönetmenlerinden Greta Gerwig’in Margot Robbie ve Ryan Gosling’i yanına aldığı Barbie, yılın belki de en önemli sinema olayına dönüştü. Sinema tarihine geçecek zekilikte bir reklam taktiğiyle Christopher Nolan’ın Oppenheimer’ı ile aynı gün vizyona giren ve onunla zıt kutupta oluşundan beslenen filmin tek becerisi pazarlama departmanında değil… Filmin senaryosunun çok iyi olduğu aylardan beri söylentiler halinde dolaşılıyordu ki söylentiler doğru çıktı. The Truman Show ve Toy Story’nin çok tuhaf bir kesişimini andıran film, konusuyla çok kolay ilgi çektiği gibi daha ilk andan itibaren mesaj kaygısı güden içi dolu bir iş olduğunu da gösteriyor. Barbie rolü için dünya üzerindeki en ideal kişilerden biri olan Margot Robbie’nin performansı pek keyifli olsa da filmi alıp başka bir yere götüren Ken rolündeki Ryan Gosling olmuş. Gosling’in son derece eğlenceli ikonik performansı muhtemelen Oscar’a aday olacak ve uzun yıllar boyunca karşımıza çıkacak… Barbie’nin pespembe dünyasının her zevke uygun olmadığını tahmin edebiliyorum ancak her yönüyle çok eğlenceli, tekrar tekrar izlenebilecek harika bir film olmuş…

Barbie
9.0

Tetris (2023)

Henüz izlemediğim Super Mario filminin önemli bir başarı elde ettiği 2023’te çok ses getiren bir diğer klasik oyun filmi “Tetris” oldu. Elbette çok farklı iki karakterde filmden bahsediyorum ancak ikisinin de nostaljik oyun hislerine dokunarak izleyici kazanmaya çalıştığını tahmin etmek zor değil… Jon S. Baird yönetmenliğindeki Tetris, dünyanın belki de en ünlü oyununun yayılış sürecindeki enteresan olayları konu alıyor. Atari oyunlarından aldığı zevki hala hiçbir oyundan alamayan biri olarak o dönemin oyun dünyasına tanıklık etmek heyecan vericiydi, olayların komünizm – kapitalizm çatışmasına dönüşü ise bir hayli şaşırtıcıydı. Taron Egerton’ın sevilebilir performansıyla sevmeyi kolaylaştırdığı Tetris, yılın izlenmeyi hak eden iyi filmlerinden…

Tetris
7.0

Asteroid City (2023)

Bir gün gerçekten çok sevdiğim bir Wes Anderson filmi olacak mı bilmiyorum, ancak buna dair umutlarımın en yüksek olduğu filmdi “Asteroid City”. Öyle ki en sevdiğim iki aktör Tom Hanks ve Bryan Cranston’ı buluşturmakla kalmayıp Margot Robbie, Scarlett Johansson, Steve Carell, Edward Norton, Liev Schreiber, Tilda Swinton gibi sayısız ünlüyü de bir araya toplamıştı… Wes Anderson’ın görüntü oyunlarını sevsem de kendisinin çok kötü bir hikaye anlatıcı olduğunu düşünüyorum. Bu film de senaryosunun çok zayıf kaldığı, eldeki senaryoyla da bir şey anlatamadığı örneklerden olmuş. Üstelik aynı tarz sinematografi numaraları da artık iyiden iyiye tekrara düşmeye başladı. Umarım bir an önce kendini yenileme yoluna gider… Saydığım bu kadar olumsuzluğa karşın filmin kötü olmadığını, bazı keyifli sahnelerinin olduğunu ve çoğunluğu kısacık süreler alsa da zengin oyuncu kadrosunun birkaç puan kazandırdığını söylemek mümkün…

Asteroid City
6.0

You Hurt My Feelings (2023)

Üç farklı diziyle 8’i oyunculuk toplam 11 Emmy ödülü kazanıp televizyon tarihinin en büyük efsaneleri arasına adını yazdıran Julia Louis-Dreyfus, buna karşın ne yazık ki sinemada çok etkin bir isim değil. Veep dışında en son 2013 yapımı Enough Said’de radarıma giren başarılı oyuncu, 10 yıl sonra yine aynı filmin yönetmeni Nicole Holofcener ile dikkatimi çekmeyi başardı. Başarısız bir yazar ile başarısız bir psikiyatrist çiftin evliliklerinin eşlerden birinin dürüstlükten kaçındığının anlaşılmasıyla sarsılması aslında ilgi çekici bir konuydu. Fakat film, konusunun ilgi çekiciliğini yeterince iyi aktaramamış. Bir filmden ziyade dizi bölümünü andıran You Hurt My Feelings, yılın en iyileri arasına girebilecek kapasiteye sahipken vasatın üstü olmakla yetinen bir iş olmuş…

You Hurt My Feelings
6.0