2011 yılında Harry Potter’ın büyülü dünyasıyla vedalaştıktan sonra J.K. Rowling’in Fantastic Beasts ile aynı evrenden yeni hikayeler anlatacağının duyurulması büyük bir heyecan yaratmıştı. Elbette bu yeni serinin Harry Potter’ın yerini tutamayacağının farkındaydık ancak bu büyülü dünyadan yeni bir şeyler izleme fırsatının beklenti yaratmaması mümkün değildi. Neyse ki 2016’da gelen ilk film Fantastic Beasts and Where to Find Them bu beklentilere karşılık veren başarılı ve farklı bir yapım olarak karşımıza çıkmıştı. İki yıllık aranın ardından sonra gelen serinin ikinci halkası The Crimes of Grindelwald için ise aynı şeyleri söylemek biraz zor…

2016 yapımı ilk film bizleri Newt Scamander (Eddie Redmayne) ve onun fantastik canavarların yasaklandığı bir ortamdaki birbirinden farklı, sevimli fantastik canavarlarıyla tanıştırmıştı. Filmin hem ana karakterini kolayca sevdirmeyi başarabilmesi hem de fantastik canavarların sempatikliği filmi yılın en eğlenceli filmlerinden birine dönüştürmüştü. Fakat yeni serinin ilgi çekici bir ana hikayesinin olmayışı en büyük eksiğiydi ki “The Crimes of Grindelwald” ile birlikte bu durum iyiden iyiye açığa çıkmış…

Biliyorsunuz hemen her yazımda yorumladığım filmin konusundan kısaca bahsederim ancak The Crimes of Grindelwald, bunu başarmanın epey zorlayıcı olduğu filmlerden biri oldu. Çünkü filmin birçok konusu var ama şunu anlatıyor diyerek öne çıkarabileceğimiz net bir konusu yok. İlk filmde kısaca tanıştığımız, Voldemort’tan önceki Harry Potter evreninin en güçlü kötü adamı olarak lanse edilen Grindelwald’ı (Johnny Depp) bu filmle birlikte daha iyi tanımaya başlıyoruz. Bununla birlikte de hem ilk filmden tanıdığımız karakterlerin hikayeleri devam ediyor hem de bazı yeni veya ilk filmde çok az gördüğümüz karakterlerin hikayelerini izliyoruz. Fakat çok sayıda karakterin çok sayıda hikayesi filme zenginlik katmak yerine tam bir kargaşaya sebep olmuş ve ortaya takip etmesi gereksiz şekilde zorlayıcı bir film çıkmış…

İlk filmde benim en çok sevdiğim şeylerden biri fantastik canavarların sevimli sahneleriydi. Fakat bu durumu benim kadar hoş karşılamayıp seriyi animasyon filmine dönüştürmekle eleştirenler de vardı ki ne yazık ki bu filmde bu eleştirileri kaale almışlar. Seriye adını veren fantastik canavarların bu filmdeki etkisinin çok az olduğunu söylemek mümkün. Belki yine çok eğlenceli sahneleri vardı ama gidişata önemli bir etkilerinin olduğunu söylemek zor. Tabii bununla birlikte ana karakterimiz Newt Scamender’ın da filmdeki payı azalmış. İlk filmde sevdiğim karakterlerden olan Tina’nın (Katherine Waterston) etkisi de büyük ölçüde azaltılmış.

İlk filmi takdir etme sebeplerimden biri de serinin Harry Potter’a sırtını dayama kolaycılığını yapmamasıydı. Fakat ikinci filmde Harry Potter ile daha sıkı bağlar kurulmuş. Serinin en sevilen karakterlerinden biri olan Albus Dumbledore’un (Jude Law) gençliğini ilk kez bu filmle birlikte izlemiş olduk. Heyecan verici Hogwarts yolculuğunun yanı sıra Harry Potter’ın her detayına hakim koyu fanlarının hoşuna gidecek pek çok sürpriz film vardı filmde. Fakat bunların ana hikayeye doğrudan etki ettiklerini söylemek zor. Dumbledore bile henüz seride çok etkin bir karakter değil…

Oyuncu kadrosundan bahsetmek gerekirse filmin en sansasyonel ismi şüphesiz Johnny Depp. Özellikle özel hayatındaki problemler sonrası ciddi anlamda gözden düşen Johnny Depp, yine tanınmaz hale geldiği bir başka abartılı rolle karşımızda. Voldemort’a göre daha farklı bir kötü olan ve şiddet yerine insanları etkisi altına almayı tercih eden Grindelwald karakterinin henüz seriyi taşıyacak bir kötü olduğunu söylemek zor. Buna karşın Johnny Depp’in performansı bence hiç fena değil. Albus Dumbledore rolündeki Jude Law için de benzer şeyleri söylemek mümkün. Fakat uzun sakalları olmadan, fazlasıyla genç bir Dumbledore’un biraz tuhaf geldiği kesin. Eddie Redmayne, Katherine Waterston, Zoe Kravitz, Dan Fogler, Carmen Ejogo, Ezra Miller, Alison Sudol epey kalabalık kadronun diğer dikkat çeken isimleri arasındalar…

Her ne kadar eğlenceli anları, yaşattığı Harry Potter nostaljisi olsa da The Crimes of Grindelwald’u pek sevemedim. Özellikle ilk filmle yapılan oldukça iyi başlangıcın ardından bir miktar hayal kırıklığı oldu. Dağınık hikayesi, odak noktası eksikliği ortaya karmaşık ve yer yer sıkıcılaşan bir film çıkmasına neden olmuş. Fakat sinemaya gidilip izlenir mi? Tabii ki. Harry Potter evreninin yanına koyabileceğimiz başka bir şey yokken 2020’de çıkması beklenen beş filmlik serinin üçüncü halkasına da muhtemelen vizyona girer girmez koşa koşa gideceğim ama ikinci filmden çok daha iyi olmasını dileyerek…

Fantastic Beasts: The Crimes of Grindelwald

6

Puan

6.0/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.