Ve sonunda o an geldi. Onlarca yıldır ertelenme haberlerini okuduğumuz ikinci Avatar filmi nihayet karşımızda… 1997’de Titanic ile tüm zamanların en çok izlenen filmine imza atan James Cameron, o filmden sonra kendisini tamamen Avatar evrenine adadı. 2009’daki Avatar, teknolojik açıdan sinemaya çağ atlattı ve tüm zamanların en çok izlenen filmi unvanının yeni sahibi olmayı başardı. Buna karşın yeni Avatar filmi için çoğu kişinin ortak fikri James Cameron’ın bu seriyi gereksiz bir takıntı haline getirip, verimli yıllarını boş yere heba ettiği şeklindeydi. Ben de bu düşüncede olarak filme düşük beklentiyle, bir nevi sinemaya saygı görevimi yerine getirme amacıyla gittim ve yönetmene bir kez daha saygı duyarak filmi tamamladım…

İlk filmde Pandora halkının arasına sızıp onlardan biri olan Jake Sully (Sam Worthington), artık Pandora’nın yerlisine dönüşerek ailesini kurmuş bir babadır. Sully ailesinin mutlu yaşamı, insanlık tehdidinin bir kez daha baş göstermesiyle birlikte tehlikeye girer. Bunun üzerine Jake, ailesiyle birlikte su klanının yanına sığınır…

2009 yapımı Avatar, yazının başında da belirttiğim gibi teknolojik açıdan devrim niteliğinde bir filmdi. 3D teknolojisini yaygınlaştırması bir yana görsel efekt teknolojilerinin geldiği son noktayı gösterişi hayranlık yaratan cinstendi. Buna karşın hikaye anlamında filmin aman aman üstün bir yanı olmadığı, hatta benzerlerine göre vasat sayılabilecek bir hikayeye sahip olduğunu söylemek mümkündü. Aradan geçen 14 yılda teknoloji alanında çok şey değişti ve ilk filmin işlediği konular, sunduğu teknolojiler epey sıradanlaşmaya başladı. Yeni Avatar filmine duyulan heyecansızlığın da temel nedeni tam olarak buydu… Buna karşın James Cameron, ne kadar büyük bir yönetmen olduğunu göstererek ilk filmin başardığını bir kez daha başarmış. Teknolojik açıdan daha da mükemmel bir iş çıkarmış. Özellikle su dünyasındaki görsel büyüleyicilikle artık bıkkınlık veren 3D teknolojisinin doğru kullanıldığında hala bir nimet olduğunu göstermiş…

The Way of Water’ın teknik başarı anlamında ilk filmi takip edip, onu aşsa da hikaye kısmında da ne yazık ki ilk filmi takip etmiş. Yine sıradan, çok basit bir konuyla karşımıza çıkmış… Gerek ailenin önemi vurgusu gerekse diğer yan konular fazlasıyla demodeydi… Sahnelerin pek çoğu sadece görsel büyüleyicilik için çekilip neredeyse hikayesiz diyebileceğimiz türdendi… Yine de yönetmen büyüsüyle bu basit ve klişe senaryodan bile ekrana kilitleyen bazı çok iyi sahneler çıktığını söylemek mümkün. Özellikle de filmin ikinci yarısında…

Görsel açıdan bugüne dek yapılmış en iyi filmlerden biri olan The Way of Water, mutlaka IMAX 3D ile deneyimlemenizi tavsiye ettiğim büyüleyici bir deneyim. Buna karşın senaryosunun zayıflığı, süresinin gereğinden iki kat kadar uzun oluşuyla yer yer çok sıkıcılaşabilen bir deneyim. James Cameron, umarım bir an önce bu evrene dair tutkusunu sona erdirir ve bizleri daha gerçek ve daha güçlü senaryolarla buluşturur…

Avatar: The Way of Water

7

Puan

7.0/10