1977’deki ilk filminin üzerinden 40 yılı aşkın bir süre geçmesine karşın Star Wars serisi hiçbir zaman popülerliğini yitirmedi. Orijinal üçlemenin yaklaşık 16 yıl sonrasında çıkan ikinci üçleme hayranların çoğu için hayal kırıklığı olarak nitelendirilse de Star Wars fanatikliğinin yeni nesillere aktarılmasında bence önemli bir görevi üstlendi. İkinci üçlemenin 10 yıl sonrasında George Lucas’ın Star Wars’ın haklarını Disney’e satmasıyla gelen The Force Awakens ise üçüncü üçlemenin habercisiydi. Tamamen ticari kaygılarla ortaya atıldığı çok belli olan bu yeni üçlemeyi isteyen neredeyse hiç kimse yoktu. Fakat J.J. Abrams’ın yönettiği 2015 yapımı film beklentilerin çok üzerinde çıkarak seriye yepyeni bir soluk getirdi. Günümüz gözüyle bakılınca eski serinin kötü yaşlandığını düşünen biri olarak The Force Awakens ile başlayan bu yeni üçleme beni Star Wars’a hiç olmadığı kadar yaklaştırdı. Serinin ikinci filmi The Last Jedi, eleştirmenlerin bugüne dek en sevdiği Star Wars filmi oldu ki bence de ilk film kadar iyiydi. Üçlemenin final filmi Rise of Skywalker ise ne yazık ki koca bir hayal kırıklığı olarak karşımızda…

Disney’in Star Wars haklarını satın almasıyla başlayan süreçteki endişelerimizde ilk iki film sonrası haksız çıkmıştık. Fakat serinin son filmiyle birlikte durum tersine döndü. Çünkü bu filmle birlikte serinin nasıl plansız, programsız bir şekilde ortaya atıldığını görmüş olduk. İlk filmde yönetmenlikle birlikte senaryoda da önemli rol üstlenen ve çok iyi iş çıkaran J.J. Abrams, ikinci filmde yerini Rian Johnson’a bırakmıştı. Rian Johnson, her ne kadar bazı koyu Star Wars fanatiklerine yaranamasa da bence tek başına gayet iyi iş çıkardı. Fakat sorun şu ki üçüncü filmin ana hatları dahi önceden hazır değildi ve üçüncü filmi sonradan devralan J.J. Abrams ikinci film sonrasında elinde kalan malzemeyle ne yapacağını bilemeyerek çuvallamış. J.J. Abrams bu noktada suçu Rian Johnson’a atmış olsa da durumun Disney yöneticilerinin iş bilmezliği olduğu çok net değil mi? Bu kadar önemli bir serinin, sinema tarihinin en önemli serilerinden birinin böyle gelişigüzel bir şekilde ilerlemeye atılması kabul edilemez bir hata…

Peki Rise of Skywalker neden kötü ya da ne kadar kötü? Öncelikle filmin hikayesi gerçekten zayıf. Özellikle ilk 1-1.5 saatlik çok uzun giriş kısmı tamamen vakit doldurmak için çekilmiş gibi hissettiriyor ve seyir zevki açısından pek bir şey sunmuyor. Sonrasında olaylar giderek ilginçleşmeye başlasa da bu kez de bazı sahnelerdeki özensizlik üzüyor. Rey (Daisy Ridley) ve Kylo Ren (Adam Driver) karakterleri yeni üçlemenin en büyük artılarıydı şüphesiz. Bu filmde de karakter gelişimleri bence doğru şekilde aktarılmaya devam edilmiş. Yalnız spoiler olmaması adına detayına giremeyeceğim, izlediyseniz hemen anlayacağınız sahne bir çuval inciri berbat ediyor…

Daisy Ridley yeni Star Wars üçlemesinin sinema dünyasına en önemli katkılarından biri oldu. İlk filmden bu yana seriye sıkı bağlanmamda Rey karakteri ile gösterdiği üst düzey performansın etkisi çok büyük. Bu filmde de performansı çok iyiydi. Tıpkı bu seriyle kariyerinde sıçrama yapan Adam Driver’ın son performansı gibi. İkinci filmden önce hayatını kaybeden Carrie Fisher bu filmde de arşiv görüntüleriyle karşımızdaydı. Daha önce çekilen sınırlı sayıda görüntüyle Leia’yı hikayede canlı tutabilmek zor bir işti ki hiç fena üstesinden gelinmedi. Oscar Isaac ve özellikle de John Boyega’nın karakterleri bu filmde epey sönük kalmışlar…

Uzun lafın kısası The Force Awakens ve The Last Jedi’ı çok seven, hatta önceki Star Wars filmlerinin hemen hepsinden daha çok seven biri olarak Rise of Skywalker’ı pek sevemedim. Seride daha kötü filmler de izledik elbet ve bazı yerlerde abartıldığı kadar da kötü değil. Özellikle ikinci kısımda seyir zevki açısından hiç fena değil. Ancak önceki ilk filmin ardından seriye noktayı koyan film bu olmamalıydı, çok daha iyi olabilirdi. Umarım, Disney daha fazla para uğruna suyunu çıkarana kadar Star Wars filmi yapmaktan vazgeçer. Uzun bir süre yeni bir Star Wars filmine ihtiyacımız yok…

Star Wars: The Rise of Skywalker

6

Puan

6.0/10