Yaz aylarında Disney Plus’ta ünlü Broadway oyunu Hamilton’ın sinemalarda gösterime girmesi amacıyla özel olarak kameralar önünde oynanıp, çekildiği bir versiyonu yayınlandı. Her yönüyle muhteşem bir gösteriydi ve büyük bir hayranlıkla izledim. Fakat blogda bununla ilgili herhangi bir şey yazmadım. Çünkü bu bir film değil, kameralar önünde oynanmış bir sahne gösterisiydi. Bu alanda da ne yazık ki herhangi bir birikimim olmadığı için kendimde yazma hakkı görmem mümkün değildi…
Konuya Hamilton üzerinden giriş yapma sebebim bu yazının konusu olan Ma Rainey’s Black Bottom’ın da bir sahne oyunundan uyarlanmış olması, daha doğrusu pek de uyarlanamamamış olması. Belki de bu gibi durumlardaki ideal ve olması gereken aktarım yönteminin Hamilton’ınki olması…
Denzel Washington, bundan dört yıl önce bizzat kendi yönettiği Fences ile birlikte en ünlü, bol ödüllü siyahi tiyatro yazarlarından biri olan August Wilson’ın eserlerini sinemaya uyarlama yoluna baş koymuştu. On filmden oluşması ve uzun bir zaman aralığına yayılması planlanan bu serinin ikincisinde ise yönetmen koltuğunu daha çok tiyatrodaki başarıyla bilinen tecrübeli yönetmen George C. Wolfe’ye devretti. Fakat ne yazık ki tıpkı ilk film gibi ikinci film de bir filmden çok tiyatro oyunu gibi hissettiren, sinema açısından bakınca zayıf gözüken bir yapım…
1927 yılının Chicago’sunda bir kayıt stüdyosundayız. “Blues’un Annesi” olarak bilinen Ma Rainey’nin (Viola Davis) kaydı için müzisyen ekibi hazır bulunmaktadır, Ma Rainey ise kayıt için gecikmiştir. Ayrıca Ma Rainey ve yapımcılar arasında bir takım fikir ayrılıkları mevcuttur. Öte yandan trompetçi Levee (Chadwick Boseman), Ma’nın kız arkadaşı Dussie Mae’ye (Taylour Paige) göz dikmektedir…
August Wilson’ın şu ana kadarki iki uyarlamasını da pek sevmemiş olmamdaki önemli faktörlerden biri doğrusu eserlerin kendilerini de pek sevememiş olmam. Ma Rainey gibi hayatı ilginçliklerle dolu, müzik dünyasının görmüş olduğu en sıra dışı kişiliklerden birine dair yapımın sadece çok minik bir zaman dilimindeki zayıf bir öyküye indirgenmesi talihsizlik olmuş. Evet, öykünün içine beklenileceği üzere siyahilerin yaşadığı zorluklarla ilgili bir şeyler serpiştirilmiş ama genel olarak bakınca senaryoyu oldukça niteliksiz buldum…
Yönetmen George C. Wolfe, aslında filmin göze de hitap edebilmesi için çabalamış. Özellikle filmdeki prodüksiyon tasarımı ve görüntü yönetmenliği Fences’in epey önünde, müzik katkısı da hoş. Buna rağmen tiyatral olmaktan sıyrılmayı başaramamış… Bundaki temel faktörler de hikayenin hem zaman hem de mekan olarak çok fazla sıkıştırılması ve filmin en iyi yanı olarak öne çıkarılan oyunculukların da sinema performansından ziyade tiyatro performansı tadında olması…
Evet, Viola Davis ve yakın zamanda şok edici şekilde kaybettiğimiz Chadwick Boseman’ın performansları hakkında olumsuz yapabilmek çok zor. Çünkü ikisi de çok büyük oynuyorlar, adeta oyunculuk dersi vermeye çalışır gibi oynuyorlar. Fakat bu performansların yeri sinema perdesinden çok tiyatro sahneleri… İkisi de o kadar büyük oynuyorlar ki filmin önüne geçiyorlar ve filmi izlerken karakterlerin hislerini yaşamak yerine oyuncuların ne kadar büyük oynadıklarını düşünüyorsunuz…
Viola Davis, Fences ile kariyerinin ilk Oscar’ını almıştı. Orada yardımcı kadın oyuncu dalında ödüle ulaşmıştı, bu kez başrolde de ödülü alıp ikide iki yapabilir. Fazlasıyla gösterişli, baştan sona çok büyük oynadığı bir rol. Keşke bu performansı Broadway’de sergileyip Tony ödülünün tadını çıkarsaydı…
Chadwick Boseman için de kariyerinin en iyi performansı olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kariyeri içerisinde alışılmışın çok dışında, enerjisi çok yüksek bir performans. Karakterini sevdiğimi, önemli bulduğumu söyleyemem ama oyunculuk başarısı inkar edilemez. Oscar için Anthony Hopkins ile yarışacak ve bunun talihsiz ölümüyle de pek ilgisi yok. Eğer hayatta olsa da bu performansla adaylığı alır ve ödülün iddialılarından biri olurdu. Şimdi ödülü alma şansının daha da arttığı bir gerçek…
Anlayacağınız Ma Rainey’s Black Bottom benim sevemediğim, sinemadan çok sahne sanatlarına yakın bulduğum bir yapım oldu. Belki prodüksiyon, görüntü yönetimi, ses ve oyunculuklar kaliteliydi ancak bir bütün olarak bana sinema hissiyatı yaşatmadı. Keşke bu tip sinemaya layığıyla uyarlanamayacak eserler sahne gösterisi olmakla yetinseler de film ödülleri gerçekten sinemanın ruhuna uygun filmlerde performans gösteren isimlere gitse…
[…] sinemaya aktarılmasının çok kolay bir iş olmadığını sezonun bir başka ödül rekabetçisi Ma Rainey’s Black Bottom‘da görmüştük. Hiç film gibi hissettirmemesi nedeniyle sevemediğim filmin aksine One […]
[…] yarıştaki iddialı pozisyonunu kaybetmiş oldu. Sadece iki oyunculuk dalında adaylık alan Ma Rainey’s Black Bottom ve Riz Ahmed’in adaylığıyla yetinen Sound of Metal da kaybedenler kulübünün diğer […]