Meksika sinemasının bu yılki en çok ses getiren filmi ülkemiz de dahil olmak üzere uluslararası dağıtımını Netflix’in yaptığı “I’m No Longer Here” (ya da orijinal ismiyle “Ya No Estoy Aqui”) oldu. Ülkenin en prestijli ödülleri olan Ariel Ödülleri’nden 10 ödülle dönen film, aynı zamanda ülkesinin bu yılki Oscar temsilcisi olup son 15 film arasına kalınca şans vermemesi zor bir konuma ulaştı…

Ulises (Daniel Garcia), Meksika’da küçük bir sokak çetesinin lideri bir gençtir. Kolombiya müziği yapan, müziğin de ötesinde bir altkültür temsilcisi olan bu çetenin üyeleri kendi hallerinde mutlu mesut şekilde hayatlarını sürdürmektedirler. Ta ki başlarını kendilerinden büyük ve çok. tehlikeli bir çeteyle derde sokana kadar. Olaylar kızışınca Ulises, kendini bir anda New York’ta bulur ve burada dilini bilmediği, kendi kültürüne çok uzak bir ortam içerisine hapsolur. Bir yandan kendi özelliklerini korumaya çalışırken diğer yandan etrafına adapte olmaya çalışır. Bu konudaki en büyük destekçisi ise Ulises’in farklı görünümünü, gizemli kişiliğini çekici bulan Çinli genç kız Lin (Xueming Angelina Chen) olur…

I’m No Longer Here, iki farklı zaman diliminde ilerleyen ve ilk etapta adapte olmanın hiç kolay olmadığı bir yapım. Bitmek bilmeyen giriş kısmı özellikle Meksika’da geçen zaman diliminde çok fazla sarkmış hissettiriyor. Ana karakterimizle kurulması hedeflenen bağ, ancak filmin ortalarında kurulabiliyor. Hakkını teslim etmek gerekir ki sonraki kısım ise gayet başarılı. Ana karakterimizin Amerika’daki yalnızlığı ve fazla cana yakın Çinli karakterimizle dahi çok belirgin olan iletişimsizliği çok iyi işlenmiş. Keza kendi kültüründen ödün vermek istememesi fakat buna bir noktada mecbur olması da…

Sinematografik açıdan oldukça başarılı olan filmin, sokak müziğiyle ilgili sahneleri de başarılıydı. Ana karakterin sıra dışı saç tasarımına sahip olması da filme ve karaktere karakteristiklik katmak açısından çok isabetli olmuş. Filmi izledikten sonra Oscar’da adaylık kapma şansını da daha yüksek görmeye başladım. Öyle ki her ne kadar bir Meksika filmi olsa da aynı zamanda Amerikalılık oranı da bir hayli yüksek bir film. Kendi kültürlerini bırakan Amerikalı göçmenlerin filmle bağ kurması hiç zor olmayacaktır.

Çok uzun giriş kısmı yerine keşke daha kısa ve daha iyi bir girişe sahip olabilseydi, işte o zaman I’m No Longer Here’ı daha çok sevebilirdim. Şu haliyle benim için vasatın az üstü bir filmdi. Belki bu tip küçük sokak çetelerinin yaşantılarına meraklı kişiler için Meksika sahneleri daha cazip gelmiş olabilir ancak benim filmin sevdiğim ve değerli bulduğum sahnelerinin neredeyse tamamı New York’taki sahnelerden ibaretti…

I'm No Longer Here

5

Puan

5.0/10