Son yıllardaki Burning, Parasite ve Drive My Car gibi şahane örnekler Güney Kore sinemasıyla aramdaki buzların erimesine ciddi katkı sundu. Pek çok kişi gibi Oldboy filmi aracılığıyla ilk Güney Kore sineması tanışmamı sağlayan Park Chan-wook’un Cannes’dan yönetmen ödülüyle dönen ve ciddi övgüler alan yeni filmi “Decision to Leave” için de oldukça iyimserdim…

Hae-joon (Park Hae-il), tam bir işkolik polis dedektifidir. Hayatını işiye adayan Hae-joon, bu uğurda aile hayatını ikinci plana atmakta ve eşine dahi yeterince değer vermemektedir… Hae-joon’un önüne düşen ilginç yeni dava da bu durumu iyice pekiştirir… Davada Çinli bir kadın olan Seo-rae (Tang Wei)’nin eşi şüpheli bir şekilde uçurumdan düşmüştür. Bu bir cinayet midir, yoksa intihar mı, yoksa kaza mı? Hae-joon’un Seo-rae’ye kalbini kaptırması bu davayı nasıl etkileyecektir?

Decision to Leave, sevmek için epey çaba harcadığım filmlerden oldu. Filme ilk başladığımda bir türlü içerisine giremedim ve yanlış zamanda izlediğimi düşünerek yarıda bırakarak izlemeyi erteledim. Fakat ikinci kez sıfırdan başladığımda da aynı durum tekrarlandı… Filmin baştan sona ilerleyen soğuk ve kasvetli atmosferi bir türlü filmin içerisine girmeme engel oldu. Ne filmdeki duygusal ilişkiye ikna olabildim ne de filmdeki gizem unsuru ilgimi cezbedebildi. Hal böyle olunca neredeyse baştan sona sıkılarak izlediğim, zar zor tamamladığım bir filme dönüştü…

Decision to Leave’in iyi çekilmiş sahneleri, ilgi çekici anları olduğunu inkar edemem. Fakat bir bütün olarak kendisini ilgiyle izletmeyi başaramayan bir film hakkında olumlu yanlar bulmaya çalışmak hayli zorlayıcı. Park Chan-wook sinemasından hoşlananlar, karmaşık gizem hikayeleri izlemeye bayılanlar şans vermek isteyebilirler ancak benim bu yıl izlerken en çok sıkıldığım, en ciddi hayal kırıklığı yaşadığım filmlerden olduğunu söylemem şart…

Decision to Leave

5

Puan

5.0/10