Geçtiğimiz yıl Burning ve Shoplifters ile birlikte uluslararası arenadaki en parlak yıllarından birini geride bırakan Uzak Doğu sineması, bu filmlerle birlikte benim de ön yargılarımı büyük ölçüde yıkmıştı. Bu yıl da Güney Kore’nin en ünlü yönetmenlerinden biri olan Joon Ho Bong, Snowpiercer ve Okja ile Hollywood’a açılmasının ardından yeniden ülkesine dönerek bir başyapıta imza attı! Cannes’da Altın Palmiye ödülünü kazanan Parasite, hem bu ödülü kazanan en iyi filmlerden biri hem de Uzak Doğu’dan bugüne dek çıkmış en iyi filmlerden biri…

Parasite, benim çoğu kez yaptığım gibi hakkında hiçbir bilgi sahibi olmadan gözü kapalı şekilde izleyerek çok beğendiğim filmlerden biri oldu. Az şey bilinerek daha çok tat alınacağına inandığım filmlerden olduğu için de sizlere filmin içeriği hakkında fazla bir bilgi vermekten olabildiğince kaçınacağım…

Filmimiz Güney Kore’de fakir bir ailenin etrafında şekilleniyor. Pizza kutusu katlayarak geçimini sağlamaya çalışan, bodrum katta zor bir yaşam süren ailemiz hakkında aslında pek bir bilgi sahibi değiliz. Ailenin bir kız bir erkek çocuğu var ve ikisi de bir hayli zeki, yetenekli. Fakat işsiz. Erkek çocuğun bulduğu işle birlikte olaylar gelişir…

Joon Ho Bong, bu filmiyle birlikte Güney Kore’deki sınıflar arasındaki uçuruma son derecede çarpıcı bir yolla dikkat çekiyor. Farklı türlerin kesişimi gibi duran filmde gerilim kendini en çok hissettiren tür durumunda. Bununla birlikte dramatik ögeler içeren film, gizem ve komedi gibi türlere de göz kırpıyor. Türlerin sentezini kusursuza yakın bir şekilde başaran yönetmen, senaryosunun gücünün de etkisiyle bir an olsun izleyicinin ilgisini kaybetmeyeceği son derece sürükleyici bir başyapıta imzasını atıyor…

Filmde baba karakterini canlandıran Kang-ho Song, yönetmenin önceki filmlerinden anımsanabilecek bir oyuncu. Kadrodaki diğer oyuncular ise büyük oranda tanınmamış isimlerden oluşuyorlar ve hepsi de çok iyiler. Filmdeki rol dağılımının geniş tutulması ve her karakterin kendine has ilgi çekici, izlemeye değer yanlarının bulunması filmin sürükleyiciliğinin anahtar noktalarından biri konumunda…

Cannes’da Altın Palmiye alan filmler kabul etmek gerekir ki çoğu zaman genel izleyicinin damak tadına pek uymayan filmler arasından çıkıyor. Fakat Parasite’ın bu konudaki istisna filmlerden olabileceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu ödülü Güney Kore tarihinde kazanan ilk film olan Parasite, ülkesinde gişe rekoru da kırmış. Bu durumu Güney Kore’nin izleyicisinin bilinçli oluşuna bağlayabiliriz ama Parasite’ın izleyici dostu olan yapısının da bunda ciddi katkısı olsa gerek… Zaten yönetmenin önceki filmleri de gişe sinemasının kıyısında diyebileceğimiz filmlerdi…

Yazının başında da belirttiğim gibi Parasite, hakkında fazla bilgi edinmeden gözü kapalı şekilde izlerseniz daha fazla keyif alabileceğiniz bir film. Hem vermek istediği ana mesajla, hem yan mesajlarıyla kuvvetli, konuyu ele alış şekliyle hayli farklı ve soluksuz izleyebileceğiniz bir film. Şu ana kadar izlediklerim arasında yılın en iyisi…

Parasite

9

Puan

9.0/10

2 Yorum

  1. Squid Game - 1. Sezon - izleryazar

    […] pazarlama kısmında La Casa de Papel örnek alınsa da dizinin Güney Korelilerin tarih yazan işi Parasite ile de benzerlikler taşıdığını söylemek mümkün. Bu benzerlik ise daha çok taşıdığı […]

    Yanıtla

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.