İlk filmi The Perks of Being of Wallflowers ile ciddi bir başarı elde eden Stephen Chbosky beş yıl gibi uzun bir aranın ardından Wonder ile geri döndü. Her ne kadar Amerika’da yakaladığı büyük gişe başarısıyla herkesi şaşırtsa da Wonder, uzun süredir benim en çok merak ettiğim filmlerden biriydi ve yüksek beklentilerimi karşılamayı başardı…

Tüm dünyada çok satan kitap serisinden uyarlanan Wonder, yüzündeki doğuştan gelen deformasyon nedeniyle zorlu bir çocukluk geçiren August Pullman’ın okula başlama sürecini ele alıyor. Zorlu bir çocukluk dediğime çok bakmayın, aslında August şanslı da bir çocuk. Kendisini el üstünde tutan ve iyi bir eğitim görmesini sağlayan ailesine sahip. Annesi August’u ev okulunda çok iyi yetiştiriyor ve yaşıtlarından pek çok yönden öne geçiyor. Fakat okula başlamak elbette onun için oldukça korkutucu bir gelişme. Çocukların acımasız dünyasında görünüşündeki farklılık nedeniyle ötekileştirilmek son derece beklendik ama bir o kadar kabul edilebilir olmaktan uzak bir durumdur…

Wonder, her ne kadar izleyicinin gözyaşlarına talip olan duygu yüklü bir drama gibi gözükse de esasen oldukça pozitif ve hatta iyi hissettiren bir film. “Nazik olmayı seç” sloganı aslında filmi özetler etkide. David Lynch’in rahatsız edici klasiği The Elephant Man’le benzer mesajlar içerse de bunu çocukların dilinde ve çok daha pozitif bir yolla yapıyor. It, Stranger Things gibi yapımlarla son dönemin favori temaları haline gelmeye başlayan çocuk dayanışması da Wonder’ın barındırdığı temalar arasında.

Wonder’ın en önemli artılarından biri olaylara farklı karakterlerin gözünden bakması olmuş. Olayların merkezinde August olsa da Auggie’nin ablası Via da hikayede önemli yer tutuyor. Kardeşini çok sevse de onun gördüğü, görmek zorunda olduğu ilgi karşısında hep ikinci planda kalmak durumunda olan Via’nın hikayesi de Auggie’ninki kadar ilgi çekiciydi bana kalırsa. Auggie ve Via’nın arkadaşlarının gözünden de olaylara bakmamız filmin içeriğini zenginleştirmiş.

Room ile yakaladığı başarıyla Oscar adaylığının kıyısından dönen ve pek çok ödül kazanan Jacob Tremblay başarısının tesadüf olmadığını göstermeye devam ediyor. Wonder’da da makyajın arkasında başarılı bir performans gösteren Tremblay filmin etkileyiciliğine ciddi katkıda bulunuyor. Özellikle sesini başarılı kullanmasıyla anlatıcı olarak da katkısı büyük. Şimdiden iyi bir kariyer inşa etmeye başlayan Tremblay’nin ilerleyişini izlemek ciddi manada heyecan verici. Julia Roberts, fedakar anne rolünde yine alışılagelmiş sağlam performanslarından birini sergiliyor. Owen Wilson’ın eğlenceli baba performansı keyifli. Mandy Patinkin’i kısa süreli rolde de olsa uzun yıllar sonra sağlam bir filmde izlemek de hoş ama bana kalırsa kadronun en kayda değer performanslarından biri Via rolüyle genç oyuncu Izabela Vidovic’e ait. Umarım bu filmden sonra iyi projelerde yer almaya devam edebilir.

Wonder, izleyeni hem iyi hissettiren hem de izleyeni daha iyi bir insan haline getirebilecek güce sahip bir film. Kaliteli senaryosu, güçlü performansları ve verdiği güçlü mesajlarla her yaştan izleyicinin kalbini çalmaya aday. İzleyin, izletin derim…

Wonder

8.5

Puan

8.5/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.