Hollywood’un büyük yönetmenlerinin en istikrarsızlarından biri olan Ron Howard, hangi filminin fiyasko hangisinin klasik adayı olacağını kestirmenin en zor olduğu isimler arasında. Son olarak Hillbilly Elegy ile kocaman hayal kırıklığı yaratan yönetmen, yaz aylarının sessiz sedasız izleyici favorileri arasına giren filmi Thirteen Lives ile göreceli olarak iyi bir dönüş yaptı. Dünya genelinde Amazon Prime Video’da gösterime giren filmi, ilgimi çekmeyen konusu nedeniyle uzun süre izlememekte dirensem de yüksek puanlarına dayanamayarak, yönetmenin potansiyelini de bildiğimden şans verme kararı aldım…
Tayland’daki genç bir futbol takımının maçıyla başlıyoruz filme. Maç sonunda antrenörleriyle birlikte bir mağaraya giden takım, aniden çıkan devasa sel felaketi sonucunda binlerce kilometrelik derinde mahsur kalıyor. Kurtarma ekipleri böylesine zorlu bir görevle nasıl baş edeceklerini bilemiyor ve olay kısa sürede dünya gündemini meşgul eden bir mesele haline geliyor… Olayı basından takip eden uzman dalgıçlar Rick Stanton (Viggo Mortensen) ve John Volanthen (Colin Farrell) hemen soluğu Tayland’da alıyorlar ve kurtarma operasyonlarına gönüllü olarak dahil oluyorlar…
Kısa süre önce dünya gündemini meşgul eden gerçek bir hikayeden uyarlanan Thirteen Lives, tahmin edileceği üzere belgesel türüne yakın sularda gezen bir film. Dünyanın öbür ucundaki hiç tanımadıkları insanlar için kendilerini karşılıksız riske atan gerçek kahramanları ele alan film, iyiliği cesaretlendirmesi açısından değerli kabul edilebilir. Ele alınan konu ilgi çekici olsa da başı, sonu belli bir kurtarma hikayesinde sinema açısından çok fazla hareket imkanı bulmak mümkün olmamış. Bu tarz bir hikaye için 2.5 saat gibi korkutucu uzunluktaki süre tercihi ise filmin bana kalırsa en büyük yanlışı olmuş. Uzun süre içinde film ister istemez sıklıkla kendini tekrar ederek sıkıcı duruma düşmüş…
Gerçekçiliği ön planda tutan Thirteen Lives’ta oyunculuklar filmin başarılı noktalarından olmuş. Son dönemin yükselişteki iki oyuncusu Viggo Mortensen ve Colin Farrell abartıdan uzak, sağlam performanslar sergilemişler. Joel Edgerton da ikiliye daha az ekran süresiyle eşlik etmiş…
Her ne kadar benim sinema anlayışıma uzak tarzda bir film olsa da Thirteen Lives, iyi çekilip iyi oynanmış eli yüzü düzgün bir film. Eğer gerçek olayların belgeselimsi bir havada aktarıldığı işleri sevenlerdenseniz mutlaka şans vermelisiniz. Özellikle de denizaltı etkinliklerine ilginiz varsa filmden kat kat keyif almanız çok muhtemel…