Yılın ilk yarısının hoş sürprizlerinden bir tanesi, daha önce The Imitation Game ile Oscar kazanan senarist olarak tanıdığımız Graham Moore’dan geldi. Amerikalı yazarın yönetmen koltuğundaki ilk uzun metrajı olma özelliği taşıyan film, ilk gösterimini yaptığı Berlin Film Festivali’nden bu yana adından söz ettirmeyi başardı…

1950’li yıllarda yeraltı dünyasının altın çağını yaşadığı Chicago’dayız. Leonard (Mark Rylance), uzun hayatı boyunca pek çok farklı yerde bulunsa da soluğu Chicago’da almış Londralı bir terzidir. Tam bir beyefendi ve işinin ustası olan Leonard’ın tek yakını ise genç resepsiyonisti Mable’dan (Zoey Deutch) başkası değildir. İkilinin kendi hallerinde işlettikleri dükkanlarında mafyanın düzenli müşterileri haline gelişiyle birlikte, ikili kendilerini tehlikeli sularda bulur…

The Outfit, ilk bakışta iyi çekilmiş eski usül görüntüsündeki bir film. Yüksek prodüksiyon ve sinematografi kalitesinin yanı sıra Mark Rylance ve Zoey Deutch gibi iki sevilebilir ismin varlığı ilk anlarında filmi takip etmeyi cazip kılıyor. Her ne kadar takım elbiseli yeraltı mensuplarının ilk anlarında film, sıkıcılaşma yoluna girse de ana konuya girdikten sonra kendine tekrar sıkıca bağlamayı başarıyor. Ana konuya girildikten sonra da ilk bakıştaki “eski usül” görüntüden eser kalmıyor ve kendimizi bol sürprizli ve matematiğine fazlaca kafa yorulmuş bir senaryonun içerisinde buluyoruz. Her ne kadar tavan noktasında final yapmayı beceremeyip kendi etkisini zayıflatsa da zekice yazılmış iyi bir senaryonun içerisinde…

Tek mekanda geçen ve kısa bir zaman dilimini işleyen The Outfit, yılın çarpıcı işlerinden biri. Alışılmışın dışındaki konu ve senaryosu şans verilmeyi hak ediyor. Harika bir Mark Rylance performansı, sevmesi çok kolay Zoey Deutch varlığı da filmi izlemeniz için diğer önemli etkenler olabilir. Belki daha vurucu bir final, ayakları yere sağlam basan bir mesajla daha da iyi olabilirdi. Yine de özellikle tek mekanda geçen yapımlara ilgi duyanlara tavsiye edilir…

The Outfit

7

Puan

7.0/10