Her ne kadar Gladiator ile gösterdiği başarıya saygım büyük olsa da Ridley Scott’un benim için fazla şey ifade eden bir yönetmen olduğunu söyleyemem. Son iki yılda da The Counselor ve Exodus ile önemli kadroları hiç edince The Martian’ı epey iyi gözüken kadrosuna rağmen pek ciddiye alamamıştım. Fakat Ridley Scott pek çok kişi gibi beni de şaşırtarak çok iyi bir geri dönüş yaptı, belki de kariyerinin en iyi işlerinden birine imza attı. Aldığı iyi eleştirilerle Oscar’da da yarışçı durumuna dönüşen The Martian, bir anda beni heyecanlandıran bir işe dönüştü ve ilk fırsatta filmi izledim.

İki yıl önce Gravity’nin büyük bir başarı yakalamasıyla Hollywood’da bir uzaya yolculuk filmi furyası başladı. Geçen yıl da Interstellar epey ses getirmişti ve bu yıla damgasını vuran benzer konulu film ise The Martian oldu. The Martian, aslında bu iki filmin biraz ortasında bir yerde durmuş. Hayatta kalma temasıyla Gravity’yi andırsa da işin içine NASA’nın daha fazla katılmasıyla belki Jessica Chastain, Matt Damon faktörüyle  Interstellar’a daha yakın gibi duruyor. Tabii konu itibariyle küçük andırmadan bahsediyorum, yoksa üç film de kesinlikle birbirinden rahatlıkla ayrışan filmler…

The Martian - 1

The Martian, NASA için bir görev üzerinde bulunan Mark Watney’nin bir kaza sonucu Mars’a düşmesini konu alıyor. Tüm dünyaca öldüğü sanılan Mark, kendi imkanlarıyla Mars’ta büyük bir yaşam mücadelesine başlıyor. Tüm olumsuzluklara karşın umutsuzluk nedir bilmeyen, yaşamaktan vazgeçmeyen Mark’ın bu macerası aynı zamanda izleyiciye Mars’ta yaşamın nasıl olabileceği konusunda fikirler veriyor. Bir anlamda hayali bir Mars’ta seyahat olanağı sunuyor…

The Martian, gerçekten iyi kotarılmış bir uzaya yolculuk filmi. Mars’ta verilen yaşam mücadelesi ilgi çekiciydi, sadece bu da değil işin diğer yanı da yani diğer uzay gemileri ve NASA’nın içinde yaşanan gelişmeler de ilgi çekiciydi. Özellikle Mark karakterinin enerjisinin iyi ayarlanması da izleyiciyi filmin içinde tutmada etkiliydi. Yalnız hayatta kalma temalı bir film için 2 saat 20 dakika biraz fazla olmuş. Süre uzun olunca özellikle orta kısımlarda filme bağlı kalmada biraz zorlandım.

Matt Damon, aslında oyunculuğunu fena bulmasam da bir türlü pek ısınamadığım bir oyuncu. Bu filmdeki performansıyla kariyerinin akılda kalıcı işlerinden birine imza attığını rahatlıkla söyleyebilirim. Rolünün gerektirdiği şeyleri yerine getirmiş. Yer yer güldürdü, yer yer duygulandırdı. Fakat, eleştirmenlerin çok övmesi ve Oscar yarışına dahil etmesi Matt Damon’ın performansıyla ilgili beklentimi daha yukarıya koymuştu. Geçen yıl Matthew McConaughey, Interstellar’la Oscar adayı olamazken Matt Damon’ın The Martian ile aday olabileceğine pek inanmıyorum. Yine de yılın iyi performanslarından biri olduğunu söylemek lazım.

The Martian - 2

Son yıllarda kariyerinde büyük bir sıçrama yakalayan Jessica Chastain, The Martian’da pek fazla kendini gösterme şansı yakalayamamış. Her ne kadar rol aldığı sürede elinden geleni yapmaya çalışsa da rolünün fazla olmaması kendisini kısıtlamış.

Filmde beni şaşırtan ve sevindiren noktalardan biri Jeff Daniels’ın NASA başkanı olarak filmde ciddi süre almasıydı. The Newsroom sonrası kariyerini yeniden inşa etmeye başlayan Jeff Daniels’ı, aslında The Newsroom’daki rolünü andıran bir rolde izlemek keyifliydi. Game of Thrones’taki rolüyle kalbimizdeki yerini sağlamlaştıran Sean Bean’i eli yüzü düzgün bir projede izlemek güzeldi. Keşke hep bu çapta projelerde, daha fazla süresi olacak şekilde karşımıza çıksa. House of Cards’tan dolayı pek sevdiğim Kate Mara, Michael Pena ve Kristen Wiig bence pek dikkat çekici performans gösteremeyen figüranın bir seviye üstü şeklinde takılan önemli oyunculardı. Yalnız Community’nin Troy’u olarak sevdiğimiz Donald Glover’a dikkat çekmek lazım. Filmin genel olarak ciddi olan atmosferi içerisinde  Donald Glover gözüktüğü sahnelerde güldürmeyi, eğlendirmeyi başardı.

The Martian daha önce de dediğim gibi genel anlamda iyi kotarılmış bir uzay yolculuğu filmi. Benim beklentilerimi genel anlamda karşıladı, fakat bir başyapıt olduğunu ya da sinema tarihine geçecek bir yapım olduğunu da düşünmüyorum. Çünkü filmin ne çok duygulandıran, etkileyen bir özelliği vardı ne de sinema tarihine geçecek bir yeniliği… Sadece iyi, gerçekten iyi bir gişe filminden bahsediyoruz. Süper kahramanlık filmlerine, garip yaratıklarla dolu uzay filmlerine karşı her zaman bu tip yapımları tercih etmeye devam edeceğim sanırım. Siz de The Martian’ı izlemeden 2015’i kapamayın derim…

The Martian

8

Puan

8.0/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.