Unorthodox dizisiyle ün kazanan Alman yönetmen Maria Schrader, geçen yılın hak ettiğince değer görmeyen filmlerinden biri olan I’m Your Man‘in ardından soluğu Hollywood’da aldı. Brad Pitt’in yapım şirketi Plan B’den çıkan ve ünlü gazeteciler Jodi Kantor ve Megan Twohey’in yazdığı She Said kitabından uyarlanan aynı isimli film, kolayca sezonun iddialı ödül filmlerinden birine dönüştü…

Jodie Kantor (Zoe Kazan) ve Megan Twohey (Carey Mulligan), New York Times’ta çalışan iki gazetecidir. Mesleklerine gönülden bağlı bu iki kadın, ünlü sinema yapımcısı Harvey Weinstein’ın kadın çalışanlarına uygunsuz davranışlarından haberdar olup işin peşine düşerler. Jodie ve Megan’ın korkusuzca kovaladıkları bu haber, dünya çapında pek çok sektörde başlayacak #metoo hareketinin en büyük öncülerinden biri haline gelir…

Son yıllarda gına gelmesine ramak kalan konuların başında geliyor #metoo hareketiyle ilgili filmler. Elbette konunun önemi inkar edilemez ancak aynı konuda pek çok yapım izleyince ister istemez yeni filmler için konunun değeri düşüyor. She Said de aslında bu durumdan epey etkileniyor. Filmde anlatılanlar hemen hepimizin çok iyi bildiği şeyler ve ister istemez bu durum hikayenin gücünü zedeliyor. Filmin de bu durumun bilincinde olduğu açıkça anlaşılıyor. Öyle ki filmde olaylara farklı bakış açısından yaklaşmaya çalışma çabası görüyoruz. Olayların oluşundan ziyade mağdurlarda bıraktığı etkilere odaklanıyoruz ve bunları tamamen gazeteci perspektifinden takip ediyoruz. Elbette gazetecilik filmlerine de sıkça rastlıyoruz ancak iyi gazeteciliğin dünya için ne kadar kıymetli olduğunun iyi çekilmiş filmlerle ara ara bize hatırlatılmasında pek bir sakınca yok…

She Said’in gazetecilik perspektifinden çekilmiş bir film oluşunu beğensem de sıkı bir ödül dönemi takipçisi olarak Harvey Weinstein filminde biraz işin bu kısmıyla da ilgili bir şeyler görmek isterdim. Öyle ki Weinstein, bu olaylar patlak verene kadar Hollywood’un en güçlü adamlarından biriydi ve Hollywood’un büyük kısmı ödül sezonunda iddialı bir Weinstein filminde oynamak için birbirleriyle yarışıyordu. Hatta Weinstein’ın yediği haltlardan haberdar olmasına rağmen onun filminde başrol oynamak isteyen bu filmin yapımcısı Brad Pitt de filmin konusu kapsamına pek ala girebilirmiş… Belki de Brad Pitt’in bu filmi yapmak isteme sebebi de bu konulara değinen bir Weinstein filmi yapılmasından çekincesidir?

Film konusunda iyimser olmamdaki en önemli nedenlerden biri çok sevdiğim iki oyuncuyu başrollerde buluşturmuş olmasıydı. Gerçek hayatta da çok iyi iki arkadaş olan Zoe Kazan ve Carey Mulligan bu film için çok uyumlu ikili olmuşlar. Yeterince hak ettiği türden roller alamayan Zoe Kazan’ın bu filmle iyi fırsat yakalamasına sevindim. Gösterişten uzak oluşu nedeniyle ödül mevsiminde iddialı olamayacak olsa da doğal, kaliteli bir performans göstermiş… Diğer başrol Carey Mulligan ise zaten artık Oscar kazanması gereken oyuncuların ilk sıralarında geliyor. Fakat pazarlandığı gibi yardımcı oyuncu kategorisinde olması doğru mu emin olamadım. Her ne kadar Zoe Kazan küçük bir adımla daha bir başrol gibi olsa da Mulligan’ın da ekran süresi ve filme etki gücü olarak ondan pek aşağı kalır yanı yok. Yine de Carey Mulligan’ın fazladan Oscar adaylığı almasına ve hatta hak ettiği ödülü bu filmle almasına itirazım yok. En azından adaylık cepte gibi… Kadrodaki diğer oyuncular arasında kendisini oynayan Weinstein mağdurlarının oluşu da ilgi çekici bir seçim olmuş. Samantha Morton yardımcı kadronun performansıyla en çok dikkat çekeni olurken Patricia Clarkson, Andre Braugher önemli role sahip ünlü isimler arasındalar…

She Said, çok işlenen #metoo konusundan ve çok işlenen gazetecilik temasından iyi çekilmiş bir kesişim yaratmış. Başrol oyuncularının performansı, çoğu zaman akıcı senaryosuyla yılın başarılı filmlerinden bir tanesi olmayı başarmış…

She Said

7.5

Puan

7.5/10