All We Imagine as Light (2024)

Bu yılın eleştirel anlamda en çok takdir toplayan işlerinden biri Hindistan’dan geldi. Hindistan’ın metropol şehirlerinden Mumbai’de birlikte yaşayan iki genç hemşirenin hayatındaki zorlukları ele alan film, alışıldık Hint filmlerinden çok farklı bir tarzda. Hatta öyle ki fazla Avrupalı bulunduğu için Cannes’dan büyük ödülle dönmesine rağmen Hintliler tarafından Oscar’a aday adayı olarak gönderilmediği iddia ediliyor… Doğrusu filmin neden bu kadar yaygara kopardığını anlayabildiğimi pek söyleyemem. Film, ele aldığı olayları gerçekçi bir şekilde işliyor. Basit sahneleri bile ilgi çekici bir görsellikte aktarabiliyor. Fakat konu olarak, senaryo olarak çok zayıf. Yönetmen Payal Kapadia’nın daha iyi senaryolarla neler yapabileceğini görmek isterim ama bu filmi yılın iyileri arasında sınıflandırmak zor…

All We Imagine as Light
6.0

The Seed of the Sacred Fig (2024)

İran sinemasının son dönemdeki yükselişteki isimlerinden Mohammad Rasoulof, filmleri radarıma girmesine rağmen nedense hiçbir filmini izlemediğim isimlerden biriydi. Bu yıl büyük ses getiren ve geçtiğimiz gün yabancı film dalında Oscar’a aday olan The Seed of the Sacred Fig ile nihayet yönetmenle tanışmış oldum… İran’daki ayaklanma döneminde geçen filmde, hükümet için çalışan ve bundan aslında çok da hoşnut olmayan bir adamın yaşanan bir olay sonrasında aile içi hesaplaşmasını konu alıyor… İran’daki şeriat yönetiminin zorluklarını bir kez daha ilgi çekici yolla yüzümüze çarpan film, gerilim ve gizem unsurlarını sıra dışı yöntemlerle sağlıyor… Filmin en üst seviyeye çıkmasının önünde duran ise bana kalırsa karakter motivasyonlarını yeterince iyi vurgulayamamış olması olmuş. Sürenin daha kısa olmasını da kesinlikle tercih ederdim…

The Seed of the Sacred Fig
7.5

Hit Man (2024)

2013 yapımı Before Midnight ve 2014 yapımı Boyhood ile kariyerinin zirvesini gören Richard Linklater, sonraki yıllarda ise ödül avcılığına soyunmadan kendini ciddiye almayan türdeki filmleriyle yola devam etti… Doğrusu benim sevdiğim Linklater, hayatın içinden parçalar sunan ciddi Linklater. Kendisinin komedi anlayışıyla pek uyuştuğumuz söylenemez. Fakat Hit Man’in ilgi çekici ve büyük ölçüde eğlenceli bir film olduğunu da inkar edemem. Filmin ilgi çekiciliği gerçek hikayeden alınan konusundan geliyor. Polise yardım etmek üzere defalarca tetikçi rolüne bürünen Glen Powell çok başarılı. Ona eşlik eden Adria Arjona da ekran ışıltısıyla filmi izlemeyi kolaylaştırmış. Filme gerçeklikten koparak kurgusal olarak eklenen sahneler filmin en eğlenceli sahneleri arasındaydı, fakat bir bütün olarak ne kadar doğru bir tercih olduğu şüpheli…

Hit Man
6.5

Zaferin Rengi (2024)

Bir Fenerbahçe taraftarı olarak yılın ilk kısmının ilgimi çeken filmlerinden biri küçük yaştan beri ününü duyduğum General Harington Kupası’nı konu alan Zaferin Rengi idi. Fakat takvimimin uymaması nedeniyle sinemada izleyemediğim filmi Netflix’e düştükten sonra da bir hayli gecikmeli izleyebildim… İşgal altındaki İstanbul dönemini, dönemin insan psikolojisini ve milli mücadelenin ateşleniş sürecini bir futbol takımı çevresinden takip etmek ilgi çekiciydi. Futbolun birleştirici gücünün ve futbolun futboldan fazlası olabildiğinin çarpıcı bir örneğiydi. Bununla birlikte Abdullah Oğuz yönetmenliğindeki filmin sinema açısından üst düzey bir iş olduğunu söylemek zor. Gereğinden çok uzun olan filmde bazı sahneler yapay hissettirdi…

Zaferin Rengi
6.0