Her yıl eleştirmenlerin yere göğe sığdıramadığı ama çok kısıtlı bir izleyici kitlesine hitap eden, onlar için de “ya sev ya nefret et” niteliğinde olan birkaç film çıkıyor. İşte bu yıl o rolü üstlenen filmlerin belki de en önemlisi A Ghost Story olacak gibi gözüküyor… Sundance’te eleştirmenlerden aldığı muhteşem tepkiler üzerine, Rooney Mara’yı da epey seven biri olarak bana uzak türde gözükmesine karşın film için meraklanmıştım ama ne yazık ki bu merak büyük bir hayal kırıklığına dönüştü…

A Ghost Story, son derece mutlu bir beraberlikleri olan bir çiftten adamın aniden hayatını kaybetmesi ve sonrasında hayalet olarak geri dönerek geride bıraktığı hayatı gözlemlemesini ele alıyor. Aslında zor olduğu kadar ilgi çekici olabilecek oldukça hüzünlü bir konuyu ele alan film bunu öylesine ağır bir yolla yapıyor ki filmi izlemek işkence gibi bir hal alıyor. Her şeyden önce 2017 yılında beyaz çarşaflı hayalet fikri oldukça can sıkıcı. Hadi bunu kabullendik diyelim ki kabullenmek için çabaladım ama hayalet dışındaki olaylar da sanat filmi çekiyorum ben gösterişçiliğinden ibaret. Film o kadar ağır işliyor ki 3-5 dakika süren, kameranın hareketsiz kaldığı bir turta yeme sahnesi bile mevcut. Olaylar hayaletle empati kurabilecek şekilde ilerlese gerçekten filmi beğenen kesmin aldığı tadı alabilirdim ama filmin bu hali o kadar boş ki kelimelerle tarif etmek pek kolay değil…

Tekrar vurgulamak gerekirse A Ghost Story, herkese hitap eden bir film değil. Hele hele korku filmi hiç değil. Ağır dram filmi olmaya çalışmış ama bunu da becerememiş bir film. Rooney Mara’nın her zamanki harikalığına, başarılı müzik ve sinematografinin hatrına filmi sonuna kadar izleme sabrını gösterdim ama hayatımda senaryo anlamında izlediğim en boş filmlerden biriydi. Yönetmen David Lowery’nin sonraki işlerini izlemeden önce birkaç kez düşüneceğim…

A Ghost Story

2

Puan

2.0/10

1 Yorum

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.