Düzenli bir izleryazar takipçisiyseniz korku filmlerine karşı beslediğim kötü hisler hakkında az çok bilgi sahibi olmalısınız. O nedenle 2016’nın kıyıda köşede kalmış filmlerinden biri olan Before I Wake hakkında yazdığımı görünce şaşırmış olabilirsiniz. Filmi izleme sebebimi geçen yılki Room hayranlığıma ve orada hayran kaldığım Jacob Tremblay’in başrollerden biri oluşuna bağlayabilirsiniz ama işin aslı biraz farklı. Korku filmlerinden nefret ettiğimi bildiği halde yoğun ısrarla bana bu filmi öneren pek değerli bir arkadaşın vesilesiyle hiç aklımda, fikrimde bulunmayan Before I Wake’i izlemiş bulundum. Gayet de iyi oldu, türün sevebileceğim kıyılarına bu filmle erişmiş oldum…
Yönettiği korku filmleriyle tanınan yönetmen Mike Flanagan, bu filminde asıl türü olan korkuyu geri planda tutarak fantastik bir drama yapmaya çalışmış. Hatta filmin korku filmi olarak tanıtılmasına ısrarla karşı çıkmış. Evet, Before I Wake gerçekten dramatik ve fantastik unsurlarıyla öne çıkan bir yapım ama bununla beraber yönetmen korku filmlerinin unsurlarını da filmde bolca kullanmış.
Filmimizin hikayesinin merkezinde 8 yaşındaki kimsesiz bir çocuk olan Cody var. Cody, daha önce birkaç aile tarafından evlatlık olarak alınsa da hepsinde geri çevrilmiş. Çünkü Cody gece uyuduğunda rüyalarıyla etrafındakileri etkileyen doğaüstü güçlere sahip bir çocuktur… Bizim hikayeye dahil olmamız Cody’nin yeni ailesi Jessie ve Mark’la tanışmasıyla başlıyor. Jessie ve Mark’ın kaybettikleri çocukları da hikayeyi zenginleştirmeye katkıda bulunuyor…
Before I Wake, yola çıktığı nokta bakımından oldukça etkileyici bir yapım. Bilinçaltında yatan anıların, gerçeklerin karşımıza ilginç şekillerde çıkabileceği epey farklı bir yolla aktarılmış. Bununla birlikte filmin duygu yükü de bir hayli yüksek. Aslında işin fantastik boyutu azaltılıp hikaye biraz daha gerçekçi bir şekilde ele alında film, yılın en iyileri arasında bile olabilirmiş.
Filmin en büyük sıkıntısı olayların fantastik yanının biraz fazla uçuk olmasında. Yönetmen, masalsı bir film yapmaya çalışsa da pratikte bu masalsılık biraz fazla tuhaf kaçmış. Örneğin filmin masalsılığının simgesi olarak görebileceğimiz kelebekler, filmin o ana kadarki ciddiyetinin üzerinde aşırı yapay durmuş. Korku-aksiyon olarak nitelendirebileceğimiz sahnelerin de dozunun iyi ayarlanamaması filmin büyük eksisi olmuş. Anlaşılan yönetmen her ne kadar fantastik-drama hazırlamak istese de o kısımlarda kendine hakim olamayarak kendi türünden kesitler sunmuş.
Before I Wake’in en büyük yıldızı yetenekli çocuk Jacob Tremblay’den başkası değil. Her ne kadar bizler Jacob Tremblay’i geçen yılki Room ile tanıdıysak da aslında Tremblay’in ilk filmi Before I Wake Up olacakmış. Filmin gösterime girmesi bu yıla sarkınca olamamış… Jacob Tremblay hem sevimliliğiyle filmi sevmeyi kolaylaştırıyor, hem de etkileyici performansıyla kendisine hayran bıraktırıyor. Daha şimdiden pek çok filmde başrol kapmaya başlayan Tremblay, eğer doğru şekilde yönlendirilirse çok büyük bir yıldız olabilir. Diğer oyunculardan Kate Bosworth da epey başarılı iş çıkarmış, Thomas Jane ve kadrodaki diğer isimlerin ise filme pek etkisi olduğunu söyleyemem.
Uzun lafın kısası Before I Wake, yılın en iyi filmlerinden biri olabilecek nitelikte bir konuya, son derece etkileyici bir finale sahip olsa da yanlış yönetmenin ellerinde biraz harcanmış bir film. Keşke fantastiklik dozu iyi ayarlanabilseymiş ama bu haliyle de gayet başarılı kabul edilebilecek, izleyebileceğiniz, tavsiye edebileceğim, ilgi çekici bir yapım…
Yorum Yazın