En sevdiğim film türü sorulduğunda cevap vermekte çok zorlanırım. Benim için hemen hemen bütün türler aynı düzeydedir çünkü. En sevmediğim tür sorusunun cevabı ise çok nettir: korku filmleri. Klişelerle dolu bu filmlerden mümkün oldukça uzak durmaya çalışsam da zaman zaman aşırı övgülere dayanamayarak izlemek zorunda hissetiğim birkaç tanesi çıkıyor. İşte bu yıl onlardan biriydi Don’t Breath…

Film, hırsızlık yapan bir çetenin soygun için hedef olarak kör bir savaş gazisini hedef almasını konu alıyor. Daha önce pek çok soygun yapıp bu konuda usta sayılabilecek bir kız ve iki erkekten oluşan çete çok kolay olacak gözüyle baktıkları bu soygunda hiç ummadığı sürprizlerle karşılaşıyorlar…

Korku filmlerini sevmememe sebep olan faktörlerin pek çoğunu Don’t Breath de içinde barındırıyor. Neredeyse filmin tamamı boyunca olan karanlık çekimler insanın içini karartma görevini yerine getiriyor. Güzel bir kızın sürekli bir kovalamacada olması ve tam kurtuldu sanılırken yeniden kovalamacanın başlaması falan…

Her ne kadar korku klişelerinden beslense de filmin hakkını vermek gereken birkaç konu da yok değil. En başta doğa üstü şeylere başvurmayıp gerçekçi sayılabilecek bir konunun, hem de orijinal sayılabilecek bir şekilde yaratılması önemli. Engelli insanların da kötü olabileceğinin, hatta tehlikeli olabileceğinin gösterilmesi de filmi ilgi çekici yapan unsurlardan. Filmin başrolünde yer alan ve Suburgatory dizisiyle ünlenen Jane Levy de filmin artılarındandı.

Özetle Don’t Breathe benim gibi korku filmlerinden nefret eden ve mümkün olduğunca uzak durmaya çalışan biri için vasat bir film ama bu türü sevenler için ortalama üstü kabul edilebilecek bir yapım.

Don't Breathe

5.5

Puan

5.5/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.