İngiliz Film Akademisi, İngilizlerin en prestijli film ödülleri olan BAFTA ödüllerinde bu yıl radikal bir değişiklik yaparak adayları açıklamadan önce her kategoride 15 filmlik uzun aday adayı listeleri yayınladı. Bu listedeki güçlü varlığı en çok şaşırtıcı filmlerden bir tanesi tam 11 dalda aday adaylığı alan ve genç yönetmen Rose Glass’ın ilk filmi olma özelliği taşıyan Saint Maud oldu. Her ne kadar dini temalı korku filmleriyle aram pek iyi olmasa da bu başarının arkasında yatan sebepleri merak ederek filmi izleme listeme aldım…
Maud (Morfydd Clark), yalnız yaşayan ve görünürde kimi kimsesi olmayan bir hemşiredir. Kısa süre önce dine yönelmiş ve “kayıp ruhları” kurtarıp doğru yola yöneltmeyi kendisine görev bilmiştir. Kendine biçtiği bu görev realitedeki görevi olan ölüm döşeğindeki hastasının bakımını üstlenmesini de çeşitli şekillerde etkileyecektir…
Saint Maud, dine aşırı derecede bağlanmanın olası nedenleri ve sonuçlarını korku sinemasından faydalanarak anlatmaya çalışıyor. Hem konu olarak hem biçim olarak çarpıcı olduğunu kabul etmekle birlikte filmi sevdiğimi söyleyemem. Ana karakterimizin geçmişine pek değinilmemesi neler yaşadığını anlamamızı ve filme tutunmamızı zorlaştırmış. Yoğunluğu çok az olsa da korku ögeleri de filmin bütün inandırıcılığını zedelemiş. Korku sevenleri de hiç tatmin etmeyeceğini düşündüğüm bu sahneleri oldukça gereksiz buldum. Hele ki filmin doruk noktası olması gereken final kısmından nefret ettim. Keşke film, korku filmi olarak pazarlanma arzusuna kapılmayıp gerçeklik düzlemine daha yakın bir duruş sergileseymiş…
Filmin başrolü Morfydd Clark’ın performansı, filmin korku filmi olmaya çalışmadığı anlarda gayet başarılı. Sinematografi başta olmak üzere ve görsel efekt hariç olmak üzere film, teknik açıdan büyük ölçüde eli yüzü düzgün nitelikte…
Ünlü bağımsız film dağıtımcısı A24’ün filmlerinden biri olan Saint Maud, son dönemdeki Hereditary ekolünden gelen korku filmlerini sevenlerin yine bayılabileceği türden bir film. Fakat o filmden nefret eden biri olarak maalesef biraz daha pozitif duygular beslediğim Saint Maud’u da sevdiğim anları olsa da genel olarak hiç sevemedim…
[…] olmak üzere tam 7 dalda adaylık alınca filme şans vermem kaçınılmaz oldu. Fakat ne yazık ki Saint Maud ve Babyteeth‘in ardından BAFTA başarısına aldanarak izleyip hiç sevemediğim bir başka […]