Günümüz sinemasının en heyecan verici isimlerinden Edgar Wright, tanıdık konulara getirdiği özgün yorumlarla pek çok başarılı komedi işine imza atmıştı. 2017 yapımı Baby Driver ise İngiliz yönetmenin artık kalıplarının tamamen dışına çıkmaya hazır olduğunun habercisiydi. Bugüne kadar yapılmış en iyi ve en özgün aksiyon filmleri arasında anılmayı hak eden bu filmi takiben ise bu kez bir korku & gizem filmi olarak nitelendirilebilecek “Last Night in Soho” karşımızda…

Elosie (Thomasin McKenzie), anneannesiyle birlikte İngiltere’nin kırsal kesiminde yaşayan bir genç kızdır. 60’lı yıllara özel bir ilgi taşıyan Elosie, ayrıca modaya ve müziğe de büyük ilgi duymaktadır. Hayalini kurduğu moda okulu için Londra’ya adım atan Elosie, burada hayranı olduğu 60’lı yıllara açılan gizemli bir yol bulur. Orada sıra dışı bir yolla tanıştığı Sandie (Anya Taylor-Joy) de Elosie’nin büyülü dünyasının mükemmelleşmesine katkıda bulunur. Fakat çok geçmeden muhteşem görüntünün ardındaki karanlık açığa çıkmaya başlar…

Last Night in Soho, her şeyden önce Edgar Wright’ın ne kadar şahane bir yönetmen olduğunu hatırlatan bir film. Henüz ilk sahnesinden itibaren film, çok yetenekli ellerden çıktığını izleyiciye hissettirmeyi başarıyor. Ana karakterle izleyiciyi bütünleştirme, önce günümüz Londra’sının ardından da 60’lar Londra’sının atmosferine izleyiciyi dahil etme işleri çok kolay bir şekilde gerçekleşiyor. Sinema tarihindeki en iyi müzik kullanımlarından birine sahip Baby Driver’ın ardından o denli yüksek seviyede olmasa da müzik kullanımı başarısı yine izleyiciyle filmin bütünlük kurmasında kritik rol üstleniyor…

Last Night in Soho ile ilgili hemen herkesin ortak görüşü ilk kısmının ikinci kısmından daha iyi olduğu ki buna ne yazık ki ben de katılmak durumundayım. Filmin ilk kısmında başarıyla inşa ettiği gizem, kusursuz teknik işçilikle birleşince muhteşem bir film izleyeceğinize dair beklenti yükseliyor. Anya Taylor-Joy’un karakterinin katılmasıyla birlikte hikaye nereye gideceğinin kestirilmesi güç bir hale geliyor. Fakat sonrasında hikaye açılmaya başladıkça ve korku elementleri işin içerisine dahil olmaya başladıkça filmin çok yanlış bir rotada olduğunu hissetmeye başlıyorsunuz. Seyir zevki ve filmin devamına duyduğunuz merak da azalmaya başlıyor. Fakat olayların sonuçlanış şekli hasarı biraz azaltıyor ve şaşırtıcı sonla birlikte ardınızda benzersiz bir sinema deneyimi kalıyor…

Leave No Trace filmindeki harika performansının ardından kariyer basamaklarını hızla tırmanmaya başlayan Thomasin McKenzie, bu filmde hak ettiği seviyedeki rollerden birini yakalamış. Genç yıldızın performansı baştan sona olağanüstüydü. Filmin duygusunun geçmesinde ve ana karakterle izleyicinin kolayca bağ kurmasını sağlamakta çok büyük etkendi. Kendi jenerasyonunun en yeteneklilerinden olduğunun açık göstergelerinden olabilecek seviyedeydi… Filmin bir diğer önemli ismi, son dönemin en gözde yıldızlarından olan Anya Taylor-Joy da rol arkadaşının çok gerisinde kalmamış. Karakterinin taşıması gereken göz alıcılık da göze alınınca bu rol için uygun bir seçim olmuş. Şarkı performansı ve dans performansları konusunda da çok iyi iş çıkarmış… Matt Smith, Terence Stamp ve de bu filmdeki akılda kalıcı performansıyla ölmeden önceki son performansını sergileyen Diana Rigg kadronun diğer önemli isimleri arasındalar…

Düşlenenin gerçekliğin pürüzleri törpülenmiş hali olduğunu hatırlatan Last Night in Soho, bu yıl izleyebileceğiniz en özgün işlerden biri. Her yönüyle stil sahibi, görselliği şahane, hem orijinal müzikleri hem de seçmece şarkıları çok başarılı, güçlü oyunculuk performanslarıyla bezenmiş bir film. Her ne kadar korku elementlerini filme yerleştirme başta olmak üzere bazı noktalarda hayal kırıklıkları yaşatsa da, kendi yücelttiği beklenti seviyesine ulaşamasa da yılın kesinlikle izlenmesi gerekenlerinden…

Last Night in Soho

8

Puan

8.0/10