Türk sinemasında yılın en heyecan verici işlerinden biri şüphesiz Yavuz Turgul ve Şener Şen’i yıllar sonra yeniden beyazperdeye getiren Yol Ayrımı’ydı. Son olarak 2010’da Av Mevsimi’nde seyirciyle buluşan ve Türk sinemasının en başarılı polisiyelerinden birine imza atan efsane ikilinin yeni işlerini merakla bekliyordum beklemesine ama önce iddiasız gözüken fragmanlar beklentiyi düşürdü. Ardından gelen sert eleştiriler sonrası filmi sinemadan izlemekten dahi vazgeçmiştim ki bir seans karışıklığı vakasıyla filmi sinemada izlemiş bulundum ve bu karışıklık başarılı bir sinema deneyimine dönüştü. Meğer Yol Ayrımı aldığı ağır eleştirileri hiç haketmeyen, hatta ikilinin en iyilerinden sayılabilecek bir işmiş…

Mazhar, baba yadigarı şirketinin başında yer alan başarılı ve saygın bir iş adamıdır. Fakat babasından ona yadigar kalan tek şey şirket değildir, babasından gördüğü şekilde acımasızdır ve iş hayatındaki başarı hayatının temel noktasıdır. Bir gün lüks otomobiliyle geçirdiği trafik kazası sonrasında ise yol ayrımına girer ve hayatını tümüyle gözden geçirmeye başlar. Artık Mazhar tamamen bambaşka bir adamdır. Hayatının ilk sırasına koyduğu işinden vazgeçer, çalışanlarıyla aralarında olan uçurumu görmeye başlar, sahteliğinin farkına vardığı ailesiyle bağlarını koparır. Basit bir yol ayrımı değildir bu…

Yol Ayrımı, basit gözüken konusunun içini iyi dolduran ve alt konularıyla da ilgi çekmeyi başaran bir yapım. Hapsolduğu yaşamdan kurtulup özüne dönmeye, etrafına ciddiyet yerine iyilik saçmaya çalışan bir adam ama bunu yaparken aynı zamanda ailesini ve aile yadigarı şirketi çılgınca gözüken bir fikirle riske atan bir adam… Filmi izlerken ister istemez Mazhar’la bağ kurup ona daha çok hak veriyorsunuz ancak ne ailesini tam suçlayabiliyor ne de Mazhar’ın yaptığının doğruluğundan emin olabiliyorsunuz. Zaten Mazhar da kendi yaptıklarından emin değil… Filmin en iyi başardığı noktalardan biri işte bu gri noktalar.

Filmi eleştirip yerden yere vuranların temel argümanı filmin sıkıcı olduğunun iddia edilmesi ki bu eleştirilere inanmakta güçlük çektim. 2.5 saatlik uzun süresine rağmen Yol Ayrımı’nı izlerken bir an bile sıkılmadım, saate bakma gereksinimi duymadım. Oysa çok sevdiğim filmlerde bile zaman zaman saate bakma ihtiyacı hissederim. Usta oyuncuların performanslarının da etkisiyle film o kadar akıcıydı ki 1 saat daha sürse bile sanırım beni pek rahatsız etmezdi.

Tabii Yol Ayrımı’nın tamamen kusursuz bir yapım olduğunu da iddia etmiyorum. Eleştirilerin haklı olduğu noktalar mevcut. Özellikle filmin ana çıkış noktası olan Mazhar’ın değişimi aşırı keskin. Her insan değişebilir, özellikle büyük bir travma sonrası fakat bu kadar keskin bir dönüş bu kadar kolay mı? Sanmıyorum. Mazhar karakterinin değişimi biraz daha yumuşak bir geçiş olsaymış film hiçbir şey kaybetmez aksine inandırıcılık kazanabilirmiş.

Şener Şen için söylenebilecek çok şey var ama hiçbiri yeterli olmaz sanırım. Türk sinemasının belki de en büyük değeri olan ustayı izlemek her zaman büyük keyif. Ben ustanın son dönem filmlerini izlemekten daha da büyük keyif alıyorum ancak ne yazık ki bizi kendisinden fazla mahrum bırakıyor. Yurtdışındaki muadilleri Robert De Niro, Al Pacino gibi her projeye atlamaması çok doğru ama 1996’daki Eşkıya’dan bu yana Yol Ayrımı’nın sadece dördüncü filmi olması bizim açımızdan büyük kayıp. Yol Ayrımı’nda ustanın performansı harika, filmin en büyük artılarının başında şüphesiz…

Yol Ayrımı’nın zengin kadrosunun en büyük sürprizi ise Rutkay Aziz. Pek fazla projede göremediğimiz tecrübeli oyuncunun oynadığı Altan karakteri filmin açık ara en renkli karakter olmuş. Yer aldığı hemen her sahne izleyiciden reaksiyon almayı başarıyor, Şener Şen ile uyumları muazzam. Filmin harika repliklerinin büyük kısmı da onun ağzından dökülüyor… Şener Şen’in annesini oynayan Çiğdem Onat da filmin gizli yıldızlarından, performansı oldukça başarılı. Yeni nesil oyuncular Mert Fırat ve Defne Kayalar’ın ise filme çok fazla katkı verdiğini söylemek zor. Bunda karakterlerinin yeterince iyi yazılmaması da büyük etken. Buna karşın Nihal Yalçın ise filmin bir başka renkli karakterini oldukça iyi oynayarak eline geçen fırsatı iyi değerlendirmiş…

Şener Şen’i yıllar sonra sinemada izlemenin heyecanından mıdır, yoksa duygusal bir dönemde yakalandığımdan mıdır bilmem ama ben Yol Ayrımı’nı çok sevdim, kusurlarına rağmen çok sevdim. Muhteşem performansları, kaliteli replikleriyle yer yer duygusal yer yer komik, üzerinde düşündüren üst düzey bir film Yol Ayrımı. Keşke hem Yavuz Turgul hem de Şener Şen daha fazla üretse, daha fazla izleyebilsek…

Yol Ayrımı

8.5

Puan

8.5/10

Yorum Yazın

Email adresiniz yayınlanmayacak.