Apple TV+’ın lansman projelerinden biri olarak karşımıza çıkan The Morning Show, yıldızlar karması kadrosuyla dikkatleri üzerine çekmişti. Rekor bütçeye sahip dizi, ilk sezonuyla bütçesinin hakkını vermiş ve bize oldukça başarılı bir sezon izletmişti. Pandeminin de etkisiyle ikinci sezonu bir hayli geciken dizi, iki yıllık aranın ardından nihayet yeni bölümleriyle platformdaki yerini aldı…

New York’taki en ünlü sabah haberleri programlarından birinin arka planında yaşanan skandala odaklanan The Morning Show, ilk sezonuyla #MeToo hareketini en iyi anlatan yapımlar arasına adını en üst sıralardan yazdırmıştı. Yıllarca şehrin en çok izlenen programlarından birini sunan Mitch (Steve Carell), Alex (Jennifer Aniston) ikilisi bu skandal sonrası yollarını ayırmak durumunda kalmış ve küçük çaptaki bir haber muhabiri olan Bradley (Reese Witherspoon) br anda kendini devler liginde bulmuştu…

İkinci sezona ise sezon finalindeki skandalın ardından kısa sayılabilecek bir zaman atlamasıyla başladık. Aradan geçen zamanda Bradley, iyiden iyiye yeni rolüne ısınmış ve artık daha da fazlasını isteyen bir hale gelmiştir. Kanalın akşam haber bülteninde açılan koltuk da kanal içindeki pek çok kişi gibi Bradley’in de iştahını kabartmıştır… Öte yandan Alex ise aradan geçen zamanda köşesine çekilmiş ve kendi kitabını yazmakla meşguldür. Söz konusu kitapta Mitch’ten bahsetmek onun için zordur. Fakat Mitch ve Alex ilişkisinden bahsetmekten çekinmeyen yeni bir kitabın piyasaya çıkması olayları yeniden alevlendirir… Öte yandan Çin’in Wuhan kentinde ortaya çıkan virüs tüm dünyayı olduğu gibi The Morning Show’u da etkilemeye başlar…

İlk sezonuyla oldukça önemli meselelere değinen The Morning Show, iyi yazılmış karakterleri ve akıcı olay örgüsüyle hemen her yönden çok başarılı bir işti. Buna karşın ilk sezon finalinde ana meselesini büyük ölçüde nihayetlendirmiş olması dizinin gelecekteki yönü hakkında soru işaretleri yaratıyordu… Sezonun koltuk savaşları içerisinde geçen ilk birkaç bölümü de aslında bu soru işaretlerini ortadan kaldırmak için yeterli değildi. Sürükleyici girişe karşı medyanın arka planını anlatma düşüncesi bu çaptaki bir dizi için fazla basitti. Senaristler de bu durumun farkında olacak ki bizi arka arkaya yeni konu yağmuruna boğmaya başladılar…

İkinci sezondaki konu yağmurundaki en önemlilerinden birini Julianna Margulies’in canlandırdığı Laura karakteri oluşturdu. 3 Emmy ödüllü tecrübeli oyuncunun karakteri Bradley için yeni sayfaların açılması, Alex için ise eski defterlerin açılması anlamına gelecekti. Fakat özellikle Laura – Bradley ikilisinin arasındaki ilişki artık demodeleşmeye başlayan türden, albenisi olmayan bir hikayeye giriş niteliğindeydi. Neyse ki bu bir yan hikaye sayılabilecek şekilde kalmış… Öte yandan Bradley ve kardeşi üzerinden yaratılmak istenen senaryo da fazlasıyla gereksiz hissettirdi…

Sezonun ilgi çekici konularından biri, şaşırtıcı sayılabilecek şekilde Covid-19 idi. Çoğu dizi pandemiyle nasıl baş edeceği konusunda zorlanıp, pek çoğu tamamen görmezden gelirken The Morning Show bu konuyu sezonun merkezi unsurlarından biri haline getirmiş. Bir haber merkezi dizisi olduğu düşünüldüğünde de bu gayet anlaşılabilir bir tercih. Hayatımızın artık normali hale gelen pek çok şeyin ilk etapta ne kadar ilginç olduğunu, ilk başta virüsün öyle aman aman önemsenmeyen bir şey olduğunu hatırlamak, o günleri yeniden yaşamak ilgi çekiciydi. Fakat oyunculara maske taktırmamak için büyük çaba göstermeleri ister istemez bazı mantıksız görüntülere yol açmış. Sezon finalindeki en önemli konunun Covid-19 oluşu ise ilk sezonki şahane finalin ardından fazlasıyla yetersiz hissettirdi…

İkinci sezonun en ilgi çekici konusu ise aslında yine ilk sezonki #MeToo konusunun devamı niteliğinde olan kısımdı. Steve Carell’ın canlandırdığı Mitch karakterinin ikinci sezon dizide yer alacağından şüpheliydim, o karakter üzerinden ilerletilebilecek pek bir şey kalmadığını düşünüyordum. Fakat yanılmışım. Sezonun en iyi bölümleri onun karakteri üzerinden gelişen olayların ön planda olduğu bölümlerdi. Milano’da yaptıklarından pişman bir şekilde hayatını sürdürmeye çalışan ve bunda zorlanan Mitch karakteri üzerinden aslında zor bir işe kalkışmış dizi. Öyle ki bu tarz bir karakteri izleyiciye sevdirme çabası tepki çekmeye çok müsait. Buna karşın bu tip kişilerin her zaman net bir kötü olmak zorunda olmadığının ve yaptıklarından dolayı hayatlarının bir daha asla eskisi gibi olmayacağının gösterilmesi bana kalırsa dizinin ilk sezonki mesajının daha da netleştirilmesine katkı sağladı. Tabii bu durum sadece Mitch için değil Alex için de geçerli…

The Morning Show, ilk sezonki yüksek ritminden ister istemez biraz düşüş yaşasa da hala ekranların en başarılı, izlenesi dramalarından biri. Henüz dizi için resmi bir üçüncü sezon onayı gelmese de dizinin iyi yazılmış zengin karakter havuzu sayesinde konunun hala genişleme alanı mevcut. İkinci sezonki tempoyu koruyabilecekleri bir yeni sezona itirazım yok, bunu başaramayacaklarını düşünüyorlarsa bu sezonu final olarak kabul etmeye de…

The Morning Show 2. Sezon

7.8

Puan

7.8/10