2021’in sona ermesine artık sayılı günler kala ödül sezonunun iddialı filmleri teker teker karşımıza çıkmaya devam ediyor. Bu filmlerden biri de Warner Bros’un Reinaldo Marcus Green yönetmenliğinde hazırladığı King Richard oldu. Yönetmen koltuğunda daha önce sadece çok az kişiye ulaşan ve eleştirel anlamda da başarı yakalayamayan iki film yöneten birinin oturuyor oluşu filme şüpheli yaklaşmaya neden olsa da aylardır Warner Bros’un bu film için çok büyük beklentileri olduğu konuşuluyordu. Gerçekten de King Richard, şekilciliğin öne çıkıp hikaye anlatıcılığının umursanmadığı ödül sezonu filmlerinin arasında ilaç gibi gelen bir film olmuş…

Richard Williams (Will Smith), Compton’da güvenlik görevlisi olarak çalışan bir aile babasıdır. Hayatı türlü zorluklar içinde geçen Richard, kızlarının benzer kaderi yaşamasını istemez ve hepsini çok iyi yetiştirmek için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışır. Özellikle küçük kızları Venus (Saniyya Sidney) ve Serena (Demi Singleton) için net bir planı vardır. İkisi de çok büyük tenisçiler olarak dünyanın en iyileri olacaklardır. Etraftakiler Richard’ın bu ütopik gözüken düşüncesiyle başta dalga geçseler de zaman Richard’ı haklı çıkaracaktır…

Tenisin dünyanın en çok seyredilen spor dallarından biri olduğunu söylemek zor olsa da hemen herkes bu spor dalındaki en iyi 3-5 sporcuyu tanıyor olsa gerek. Hiç şüphe yok ki tenis denilince akla ilk gelen bu isimlerden ikisi Venus Williams ve Serena Williams kardeşler… Dünyada sadece 3-5 kişinin çok geniş uluslararası bilinirlik kazandığı bu sporda iki kardeş yıllarca adlarını hep en yukarılarda tutarak efsaneleşmeyi başardılar. İşte King Richard da nasıl bir aileden bir değil iki efsane sporcunun birden çıkabildiği sorusuna yanıt arıyor…

Oldukça çarpıcı bir başarı hikayesi olan King Richard, yetenekli çocuklara sahip aileler için ders niteliğinde bir film. Serena Williams ve Venus Williams’ın yapımcı olarak da arkasında bulunduğu filmde ailenin çocukların gelişimi ve doğru şekilde yönlendirilmesi konusundaki öneminin altı etkili bir şekilde çizilmiş. Tabii, ele alınan bu konu aslında çok karmaşık ve dikkatlice ele alınması gereken bir konu. Öyle ki çocuklara doğru destek olmakla onlara aşırı baskı yapıp özgürlüklerini daraltmak arasında ince bir çizgi var. Richard da filmde bu kusursuzluğu sağlayan bir baba olarak resmedilmemiş, aksine zaman zaman hem çok iticileşen hem de planı konusunda çok aşırıya kaçan biri olarak resmedilmiş. Richard’ın çok aşırıya kaçtığı noktalarda ise çocukların annesi Brandy (Aunjanue Ellis) iyi bir dengeleyici unsur olarak kullanılmış…

Will Smith, filmin başrolünde bugüne kadarki en etkili performanslarından bir tanesini sunmuş. Baştan sona karakterinin karmaşıklığını, yaşadığı duyguları çok iyi yansıtarak filmi umursamamızda önemli katkıda bulunmuş. Son Oscar adaylığını on beş yıl önceki The Pursuit of Happyness ile aldıktan sonra yine örnek olmaya çalışan baba rolünde yeni adaylığını şimdiden cebine koymuş gibi gözüküyor. Tabii iki filmin ve iki performansın çok farklı olduğu notunu düşmek gerekiyor. Bana göre şu an izlediğim adaylar arasında Oscar’ı en çok hak eden isim durumunda ve sürpriz olmaması halinde üçüncü adaylığındaki ilk ödülünü alacağını tahmin ediyorum…

Filmde Will Smith’e eşlik eden oyuncular arasında performansıyla en çok dikkat çekenler Aunjanue Ellis ve ünlü koç Rick Macci rolündeki Jon Bernthal olmuşlar. Her ikisi de Oscar adaylığı alabilecek kalibrede performanslardı. Özellikle The Walking Dead’de yeteneklerini kanıtladıktan sonra pek çok filme kapak atan ama neredeyse hep aynı rolü oynaması beklenen Jon Bernthal’ın nihayet farklı bir rol yakalaması ve bunu iyi değerlendirmesi filmin ilgi çekici yanlarındandı… Küçük Venus ve Serena’yı oynayan Saniyya Sidney ve Demi Singleton da görevlerini çok iyi yerine getirmişler…

King Richard, belki sinema tarihine yön verecek seviyede yönetmenliğe sahip bir film ya da sinematografisiyle büyüleyen bir film değil ama çok ilgi çekici bir başarı öyküsünü tam da olması gerektiği gibi anlatan çok başarılı bir film. Henüz Oscar’daki en güçlü rekabetçilerin tümünü izleyememiş olsam da izlediklerim arasında çoğunluğun favorisi olmaya en müsait, konusuyla önemli oluşuyla da bu yılın Green Book’u olmaya çok yakın bir film. Doğrusu şu noktada Oscar’da büyük ödülü kazanmasına bir itirazım olmaz. Filmin tek olumsuz bulduğum yanı sonunun biraz basit kalmış olması ki Beyonce’nin yüksek ihtimalle Oscar’a aday olacak şarkısı eşliğindeki gerçek görüntüler de bu basitliği kolaylıkla unutturdu. Filmin ünlü kardeşlere ve özellikle de Serena’ya fazla odaklanmamış olmasına yönelik eleştiriler ise bana kalırsa filme yanlış beklentilerle başlamanın verdiği anlamsız eleştiriler. Yılın en önemli, seyir zevki en yüksek filmlerinden biri olan King Richard’ı mutlaka izlemenizi öneririm…

King Richard

8.5

Puan

8.5/10