Showtime’ın en uzun soluklu dizisi olarak tarihe geçen Shameless, 12 bölümden oluşan 10. sezonunu da geride bıraktı. Geçtiğimiz günlerde 11. sezonuyla ekranlara veda edeceği açıklanan dizi, sona yaklaşırken hala istikrarını korumaya devam ediyor. Hatta 10. sezonunun son birkaç sezonun küçük bir adım önünde olduğunu dahi söylemek mümkün…

10. sezon aslında önceki sezonlara göre büyük bir handikapla başladı. Dizinin sevilen karakterlerinden biri olan ve başından beri başrollüğü üstlenen Fiona rolündeki Emmy Rossum diziden ayrıldı. Özellikle Fiona karakteriyle ciddi bağ kurup diziden ayrılmasını kabul edemeyenler için dizinin yeniden kendini kabul ettirmesi hiç kolay olmayacaktı. Öyle ki yıllardan beri değişmeyen jenerikte bile ilk kez ciddi rötuşlara gidilmişti… Doğrusu benim açımdan ise Fiona’nın ayrılması herhangi bir endişeye sebep değildi. Bana kalırsa Fiona karakterinin miadı dolmuştu ve son yıllarda senaristler karakterin hikayesini ilerletmekte ciddi sıkıntılar çekiyorlardı. Fiona’nın yokluğunu sezon boyunca hiç aramadığım gibi yokluğunda dizinin akıcılığının bir nebze arttığını bile söyleyebilirim…

Yazının devamında her sezon olduğu gibi karakterlerin hikayeleri üzerinden devam edeceğiz. Sezonu izlemeyenler için spoiler niteliğindeki bazı bilgiler içerebilir.

Fiona’nın diziden ayrılırken bıraktığı para, aslında dizinin sezona farklı bir rotada başlamasına sebep oldu ve çok da güzel oldu. Yıllardır para bulmaya çalışan karakterlerimizi bu kez bu sıkıntılarından büyük ölçüde kurtulmuş bir şekilde görmek güzeldi ve bu sayede daha farklı konulara da zemin hazırlanmış oldu. Paranın kontrolü elbette son yıllarda ailenin liderlik görevini üstlenen Debbie’deydi. Dizideki en sevilmeyen karakterlerden olan Debbie’nin bu sezonki sahneleri bence nispeten daha iyiydi. Yalnız sezon sonlarına doğru içine düştüğü üçlü eşcinsel ilişki bu olumlu çizginin yönünü yeniden değiştirmiş oldu. En azından diziye yeni katılan Julia (Alison Jaye) karakterinin ilgi çekiciliği o hikayeyi katlanılabilir olmaya katkı sundu…

Sezonun bana kalırsa en takip etmeye değer karakteri, sezonun en duygusal sahnelerinde yer alan Lip (Jeremy Allen White) idi. Sezonun henüz ilk bölümlerinde babalık heyecanı yaşayan Lip’in Tami (Kate Miner) ile ilişkilerinin varacağı yeni noktayı belirlemeleri gerekti. Bence Lip’in Tami ile olan ilişkisi karakter için çok doğru bir hamle oldu. Özellikle sezon finalindeki vardıkları noktayı da çok sevdim…

Diziye bir girip bir çıkan Ian (Cameron Monaghan) ve Mickey (Noel Fisher) bu sezonun yine önemli kısımlarından birini oluşturdular. Ian’ın sahneleri hiçbir zaman dizideki favorilerimden olmasa da sezon finalindeki düğün izlemeye değerdi. Bu arada diziye yeni katılan Sandy Milkovich karakterini ise son derece gereksiz buldum. Düğünde Terry dışında Milkovich ailesinin tamamen unutulması ve hele hele Fiona’nın tamamen unutulması dizinin aldığı eksi puanlardan oldu…

Ailenin en afacan çocuğu oluşu itibariyle Carl (Ethan Cutkosky) son sezonlardaki en eğlenceli karakterlerden biriydi. Kelly (Jess Gabor) ile olan ilişkisi de bence epey keyifliydi. Fakat Kelly’nin devre dışı kalmasıyla Carl karakteri düşüşe geçmeye başladı. Meksikalı aile konusu da hiç fena değildi ama o konu da bitince sonrasındaki polislik mevzuları tamamen süre doldurmaya yönelik hissettirdi ve dizinin temposunu düşürdü…

Frank (William H. Macy) ise yine bildiğimiz gibiydi. Geçtiğimiz sezon tanıştığı evsiz arkadaşı Mikey (Luis Guzmán) bu sezon da önemli bir yer kapladı. Onunla olan sahneleri genel olarak eğlenceliydi. Sonrasında ise geçmişinde işlediği suçlardan bir tanesiyle yüzleşmesi gerekti… Frank’in diğer Gallagherlarla olan ilişkisi ise genellikle ailenin en küçük fertleri ile oluyor. Dizi başladığında bu kişi Debbie iken zamanla Carl ve son olarak da Liam (Christian Isaiah) olarak değişmiş durumda. Liam ile Frank’in sahneleri oldukça keyifliydi…

Liam demişken karakterin dizideki rolü geçen sezon iyice artmaya başlamıştı ki bu sezon da bu durum devam etti. Sezon başında siyahi kimliğinin peşine düşen Liam’ın kendi benliğini bulması uzun sürmedi ve gerçek bir Gallagher olduğunun farkına vardı. Frank’i bile alt etmeye hazır bir Gallagher…

Kevin (Steve Howey) ve V’nin (Shanola Hampton) sahneleri genelde dizinin en güldüğüm, en eğlendiğim sahneleri olsa da bu sezon favori çiftimizin sahneleri biraz durağan kalmış. Kevin’in V için arkadaş arama yarışması düzenlemesi gibi yine kahkaha attıran absürtlükleri olsa da önceki sezonlarda Kevin’in daha fazla eğlendirdiğini söylemek mümkün…

Uzun lafın kısası Shameless’ın 10. sezonunu da ben oldukça sevdim. Her ne kadar sezon başındaki tempoyu son bölümlere yaklaşırken biraz kaybeder gibi olsa da yaptığı başarılı sezon finaliyle bir kez daha kalpleri çalmayı başardı. Dizinin 11. sezonunun final olması da bence yerinde bir karar oldu. Her ne kadar hala iyi gitse de karakterlerden üretilebilecek malzeme giderek sınırlanıyor ve düşüşe geçmeden dizinin hala zirvedeyken bitirmesi yerinde olacak…

Shameless 10. Sezon

7.8

Puan

7.8/10