Bazı diziler izleyici kitlesini yayına başlar başlamaz bulsa da bazı dizilerin hedef izleyicisini bulması yıllar alabiliyor. Bu duruma en iyi örneklerden biri de dün gece yayınlanan final bölümüyle ekranlara veda eden Schitt’s Creek oldu. Sessiz sedasız başladığı yayın hayatında, çoğu kişinin adını bile duymadığı bir şekilde ilerleyen bu Kanada komedisi beşinci sezonuyla birlikte şaha kalktı. Öyle ki ilk dört sezonuyla tek bir Emmy adaylığı dahi alamayan dizi beşinci sezonuyla birlikte “en iyi komedi dizisi” dahil dört adaylık birden aldı. Bu ani çıkış elbette Emmy ile sınırlı kalmadı ve dizi bir anda en çok konuşulan komedi dizilerinden biri haline geldi. İlginçtir tam popülerliğini yakalamışken de final haberi geldi…

Benim için de Schitt’s Creek’in durumu pek farklı değildi. Dizinin varlığı ilk kez geçtiğimiz Emmy sezonunda dikkatimi çekti, fakat o zamana yetiştiremedim. Yani altı sezonunu da yakın zaman içerisinde izleyip bitirdiğim bir diziden bahsedeceğim bu yazıda ve dolayısıyla sezon yorumundan ziyade dizi hakkında kısa bir görüş yazısı olmuş olacak…

Johnny Rose (Eugene Levy), ünlü bir video şirketi sahibi iş adamıdır. Eşi Moira (Catherine O’Hara) ise eski bir televizyon yıldızıdır. Lüks içinde yaşayan Rose ailesi ani bir şekilde iflas ederler ve ellerinde avuçlarında hiçbir şey kalmaz. Tek varlıkları Schitt’s Creek denilen bir kasabadadır. Yaşları büyük olsa da henüz kendi ayakları üzerinde duramayan iki çocuklarıyla birlikte Rose ailesi bu kasabada yaşamak zorunda kalırlar. Absürtlüğü giriş tabelasından dahi kolaylıkla anlaşılabilecek Schitt’s Creek, Rose ailesine büyük bir kültür şoku yaşatacaktır…

Dizide de baba-oğulu oynayan baba-oğul Eugene Levy ve Dan Levy ikilisinin hazırladığı Schitt’s Creek, orijinal karakterleri, kaliteli oyunculukları ve dozunda absürtlüğü ile oldukça keyifli bir iş. Özellikle karakterlere alışma sürecini tamamladıktan sonra dizi giderek kendini buluyor ve daha eğlenceli hale geliyor. Her ne kadar dizi zirvesini beşinci sezonda görmüş olsa da bana göre dizinin asıl zirvesi üçüncü sezondaydı ve en çok o sezonda eğlendim. Fazla düşüşe geçmeden altıncı sezonda zirve yapması da bence son derece isabetli bir karar…

Schitt’s Creek’te en çok başroldeki Eugene Levy’nin performansını sevdim. Dizideki en aklı başındaki karakter diyebileceğimiz Johnny’nin çevresindekilere olan tepkileri beni hep eğlendirmeyi başardı. Moira rolündeki Catherine O’Hara’nın eğlendirdiği anlar olsa da abartılı performansı genel anlamda benlik değildi ve dizide sahnelerinden en az keyif aldığım isim oldu… David (Dan Levy) ve Stevie (Emily Hampshire) arasındaki dostluğu hep çok sevdim. Dan Levy’nin performansı bazen çok abartılı olsa da dizinin en büyük renklerinden olduğu gerçek. Son sezonlarda Patrick (Noah Reid) ile olan ilişkisi ise ekranlardaki en akılda kalıcı eşcinsel çiftlerden biri olarak hafızalara kazınacak gibi… Alexis rolündeki Annie Murphy dizinin abartıyı kendine yakıştıran ve izlemekten keyif aldığım performanslarından birini sergiledi. Dizinin aklına geleni söylemekten hiç çekinmeyen karakteri Roland’ı canlandıran Chris Elliott ise kasabanın absürtlüğünü en iyi şekilde yansıtmayı başardı, sanki bu rol için doğmuş gibiydi…

6 sezon ve 80 bölümden oluşan, her bölümü 20 dakikalık Schitt’s Creek eğlenceli, tadında bırakmayı bilen bir diziydi. Belki hiçbir zamanında en üst seviye diziler kadar eğlendirmedi, onlar kadar güldürmedi ancak günümüz komedileri arasında izlemeye değerler arasındaydı ve izlediğime bir an olsun pişman etmedi…

Schitt's Creek 6. Sezon

7

Puan

7.0/10