Daha önce çok sayıda kısa film yönetip bolca ödül kazanan Cenk Ertürk’ün ilk uzun metraj filmi Nuh Tepesi, ilk gösterimini 2019’un ilk aylarında, Amerika’nın prestijli film festivallerinden Tribeca’da yapıp orada aldığı ödüllerle beklentiyi yükseltmişti. Ne var ki filmin Türkiye’deki izleyiciyle buluşması 2020’ye, üstelik tam da pandeminin patlak verdiği zamana sarktı. Hal böyle olunca filmi izleyebilmem 2021’in ilk aylarına kadar gecikmiş oldu. Neyse ki karşımızda beklentileri büyük oranda karşılayabilen pek çok yönden başarılı bir ilk film var…
İbrahim (Haluk Bilginer), amansız bir hastalığa yakalanmış ve ölümü beklemekte olan bir adamdır. Ölmeden önceki son dileği küçükken köyünde diktiği bir ağacın önüne gömülmektir. Bu dileği gerçekleştirme görevi ise geçmişe dayanan sorunlu bir ilişki içinde olduğu oğlu Ömer’e (Ali Atay) düşer. İkili İstanbul’dan köye doğru yola çıkarlar. Fakat köye vardıklarında şok edici bir tablo onları beklemektedir. İbrahim’in diktiği ve köylünün “Nuh Ağacı” dediği ağaç, köyün en değerli şeyi haline gelmiş, köyü ilgi odağı haline getirmiştir. Elbette yıllar sonra köyüne dönen İbrahim’in Nuh Ağacı üzerinde hak iddia etmesini köylüler kutsallarına dokunmak olarak algılayacaktır…
Nuh Tepesi, son dönemdeki Türk sinemasının Nuri Bilge Ceylan’ın ne kadar çok etkisinde kaldığının son örneklerinden bir tanesi olmuş. Cenk Ertürk, henüz ilk filmi olmasına karşın güçlü bir yönetmenlik ortaya koymuş ve filminin teknik açıdan, yönetmenlik açısından neredeyse Nuri Bilge Ceylan filmlerini aratmayacak kadar başarılı olduğunu söylemek mümkün. Özellikle köy atmosferini muhteşem yansıtmış, görüntü yönetmeniyle birlikte çok güzel görüntüler ortaya koymuş… Senaryo da aslında bir hayli nitelikli. Hem karakterler çok iyi yazılmış, derinlik sahibi karakterler hem de bu karakterler üzerinden ilgi çekici diyaloglar oluşturulmuş ve ince yan mesajlar verilmiş. Fakat ana konunun yeterince iyi kullanılamaması ortaya yeterince güçlü olmayan bir film çıkmasına sebep olmuş. Her ne kadar filmin ana konusu kara mizaha müsait bir konu olsa da filmin o taraklarda bezi olmadığını henüz ilk anlarından anlıyoruz. Ana konu her ne kadar film boyunca etkisini sürdürse de filmin asıl yoğunlaşmaya çalıştığı alan Ömer karakterinin içinde bulunduğu orta yaş bunalımı ve çok işlenen bu konuda da Nuh Tepesi’nin pek bir yeni sözü yok…
Daha önce Masum dizisinde de karşılıklı olarak izlediğimiz Ali Atay ve Haluk Bilginer bu film sayesinde bir kez daha buluşmuş oldular. Ali Atay filmde daha çok öne çıkan karakter durumunda ve oldukça dikkat çekici bir performans sunuyor… Son dönemde pek çok farklı projeyle karşımıza çıkan Haluk Bilginer kendisine çok uygun bir rolde, kendisinden bekleneni fazla efor sarfetmeden karşılıyor… Filmde az sahnesi olan Hande Doğandemir de filmin en etkileyici sahnelerinden birinde parlıyor. Son dönemde pek çok kaliteli işte karşımıza çıkan Mehmet Özgür filmin bir diğer önemli ismi durumunda…
Anlayacağınız Nuh Tepesi’ni sevdim ve başta muhteşem sinematografisi olmak üzere pek çok yönden oldukça kaliteli buldum. Cenk Ertürk’ün bundan sonra her işini takip etmek gereken ve Türkiye adına pek çok ödül getirmesi muhtemel bir yönetmen olduğu çok net. Bununla birlikte daha önce çokça işlenen temalar etrafında yürümesi ve kendi içindeki zirveye bir türlü ulaşamaması daha da iyi olmasının önündeki en büyük engeller. Yine de yılın en iyi yerli filmlerinden bir tanesi olduğu aşikar…