Bu yılki Cannes Film Festivali’nin bizi en çok ilgilendiren yanı Emin Alper’in yeni filmi Kurak Günler’in görücüye çıkışıydı. Yakın zamanda Altın Palmiye mücadelesi vermeye en yakın yönetmenlerimizden olan Emin Alper’in yeni filminde neler yapacağı merak konusuydu. Filmin sürpriz şekilde “Queer Palm” adayı oluşu da gündemi epey meşgul etti… Vizyonunu uzun süredir beklediğimiz Kurak Günler’in namını zirveye çıkaran ise bakanlığın filme verdiği desteği geri çekerek faiziyle ödeme istemesi oldu. Sadece ülkemizde değil dünyada nadir görülen bu durum karşısında ise sinemaseverlerin tepkisi gecikmedi ve Kurak Günler son yılların en popüler festival filmlerinden birine dönüştü. Gişede festival filmlerinin de iş yapabileceğini kanıtladı…

Emre (Selahattin Paşalı), Kayseri yakınlarındaki Yanıklar kasabasına yeni atanmış genç bir savcıdır. Gözüpek, idealist bir savcı olan Emre, kendisine uzak bir kültürdeki kasabaya ve her tarafı dökülen fareler içindeki evine alışmaya çalışırken kasabadaki ilk vukuat fazla gecikmeden patlak verir. Kasabadaki avcıların bir hayvana yaptığı eziyet ve sokak ortasındaki maganda kurşunları genç savcıyı hemen harekete geçirir. İşin diğer ucunda ise belediye başkanının oğlu Şahin’in (Erol Babaoğlu) ve dişçi Kemal’in (Erdem Şenocak) olduğu anlaşılır… Öte yandan kasabada ciddi bir susuzluk sorunu vardır ve seçimler yakındadır. Genç muhalif gazeteci Murat (Ekin Koç) da kendini çok geçmeden savcıya tanıtır…

Kurak Günler, bugüne kadar yapılmış en iyi politik gerilim film olabilir. Emin Alper, önceki filmlerinden Abluka’da başardığı işleri bir üst seviyeye çıkarmak istemiş ve tekrardan bu türe çok sağlam bir geri dönüş yapmış. Bu kez konu ve karakterler çok daha oturaklı, çok daha ilgi çekici ve hepsinden önemlisi yönetmenin sinemaya hakimiyeti çok daha güçlü… Türk toplumunun normalleştirdiği pek çok akıl almaz şeye dikkat çeken yönetmen, ciddi bir toplum eleştirisi getiriyor. Bunu yaparken tek bir konu veya kesime odaklanmayarak durumda payı olan pek çok elementi topa tutuyor…

Dünyada homofobinin en yüksek olduğu ülkelerden birinde yaşıyoruz. Dolayısıyla filmde eşcinsellikle ilgili bir şeyler olabileceği söylentisi bile epey ses getirdi. Buna karşın filmin bir LGBT filmi olduğunu söylemek çok zor. Fakat filmin topluma eleştirilerinden biri de etrafta tonla ahlaksızlık varken halkın sadece eşcinselliği ahlaksızlık olarak görüşü…

Filmin başrolünde oynayan Selahattin Paşalı’yı ilk kez önemli bir rolde izledim ve performansını son derece başarılı buldum. Çok iyi yazılan karakterininin hakkını vermiş ve kasabanın boğuculuğunu hissetmemizde kilit bir rol oynamış… Kadroda ona eşlik edenler arasında Erol Babaoğlu ve Erdem Şenocak en dikkat çeken isimler olmuş. Her ikisi de kendilerinden nefret ettirme görevini iyi üstlenmişler. Ekin Koç ve hakim rolündeki Selin Yeninci de gayet iyi iş çıkarmışlar…

Baştan sona soluksuz izlediğim filmin tek önemli kusuru finalde fazla kolaycılığa kaçıp hikayeleri tamamlama derdine düşmemesiydi. Finalini çok beğenenler olmuş ancak çok uzun zamandır bittiğinde bu kadar eksik hissettiren bir film seyrettiğimi hatırlamıyorum. Yine de film boyunca yaşattığı adrenalin bu hayal kırıklığını çabuk atlatmayı sağladı…

Kurak Günler, Türk sinemasının en iyileri arasında her zaman adı anılacak türden başarılı bir film. Sadece festival filmi izleyicisine değil ana akım izleyiciye de hitap eden bir film olması bakımından da değerli. Oscar’a gönderilmeyerek yerine hiç kimsenin umrunda olmayan bir filmin tercih edilmesi ise üzücü. Dilerim yerli sinema izleyicisinin gösterdiği rağbet tek seferlik bakanlık tepkisiyle sınırlı kalmaz ve Emin Alper gibi üst düzey sinemacılarımızın gösterime giren filmleri her daim yüksek ilgi görmeyi sürdürür…

Kurak Günler

8.5

Puan

8.5/10