2018 yapımı Bohemian Rhapsody‘nin yakaladığı olağanüstü başarı, müzik dünyasının ikonik isimlerine dair yeni bir biyografi filmi dalgasını doğurdu. Bu furyanın en heyecan verici eserlerinden bir tanesi ise The Great Gatsby sonrası ortalardan kaybolan Avustralyalı yönetmen Baz Luhrmann’dan geldi. İlk gösterimini Cannes Film Festivali’nde yapıp hatrı sayılır övgüler alan film, vizyondaki ilk haftasındaki güçlü görüntüsüyle de bu yılın en çok ses getiren ödül dönemi filmlerinden olacağının sinyallerini verdi…

Elvis Presley, hiç şüphesiz ki müzik tarihinin en önemli isimlerinden bir tanesi. Kısacık yaşamında müziğe getirdiği yeni solukla günümüz popüler müziğinde etkisi en çok olan isimler arasında olduğunu söylemek mümkün. Filmde müzik dünyasının bu efsanevi ismininin kariyer yolculuğunu Albay Tom Parker’ın (Tom Hanks) bakış açısıyla izliyoruz. Elvis’in (Austin Butler) kariyerinin doğuş aşamasından beri menajerliğini yapan ve sonrasında kötü adam ilan edilen albay, bizlere bu sıra dışı adamın yolculuğunu sıra dışı şekilde anlatıyor…

Baz Luhrmann, biyografi gibi kalıpları belli bir tür içerisinde kendi karakteristikliği net şekilde anlaşılan bir film yapmak istemiş ve bunu da başarmış. Elvis, muhtemelen izlediğiniz hiçbir biyografiye benzemeyen, her şeyiyle özgün bir yapım. Filmin henüz ilk anlarında bizi bugüne kadarki en süslü Tom Hanks performanslarından biri karşılıyor ve masalsı bir anlatıya başlıyor. Tam 90’lar sonu, 2000’ler başı Hollywood filmlerini çağrıştıran bu anlatım tarzıyla ilerleyeceğimizi düşünmeye başlarken yönetmen, son derece hızlı bir kurguyla bu yöndeki beklentiyi tersine çevirerek yepyeni bir stil sahibi olduğunu göstermeye başlıyor. Filmin uzun süresi boyunca da birbirine uzak duran bu iki tarzın kesişimi bizi hiç yalnız bırakmıyor ve tempo bir an olsun düşmüyor…

Elvis, efsane sanatçının hayatını düz bir yolla ele almakla yetinmek istemiyor ve özellikle Amerika için komple bir dönemin görüntüsünü de gözler önüne seriyor. Soğuk Savaş, The Beatles rüzgarı, Vietnam Savaşı, Martin Luther King ve JFK suikastları ve de yakın zamanda Once Upon a Time in Hollywood‘da izlediğimiz Sharon Tate katliamı filmin içinde kendisine kimi az kimi çok yer bulan önemli olaylar arasındalar. Elvis, hem bu ortamdaki sanatçı psikolojisini irdelerken hem de yetenekli insanları kullanarak onlar üzerinden geçinen kişileri Tom Parker karakteri üzerinden eleştiriyor…

Elvis’in iyi işlemesindeki en büyük nedenlerden biri şüphesiz başroldeki Austin Butler performansı. Bu rol için ilk seçildiğinde pek çok kişinin şüpheyle yaklaştığı biri olsa da genç oyuncu, kariyerinin altın rolünü çok iyi değerlendirmiş ve Elvis Presley ile adeta bütünleşmiş. İlerleyen aylarda yarışta çok şey değişebilir tabii ama şu an için Oscar’ın en büyük favorisi olduğunu söylemek yanlış olmaz… Kariyeri boyunca neredeyse her zaman sevilebilir, güven veren karakterleri canlandıran Tom Hanks ise filmografisindeki en ters köşe rolle karşımızda çıkıyor. Son derece büyük makyaj altına giren oyuncunun abartılı denebilecek performansı filmin o masalsı denebilecek havayı yakalamasında büyük pay sahibi. Karakterinden ve performansından nefret eden hatrı sayılır bir kesim olsa da filmin ödül yarışında üst sıralarda kalması halinde onun da yardımcı oyuncu kategorisinde yeni bir Oscar adaylığı kapma şansı hayli yüksek. Bana göre de filmin ilgi çekiciliği ve aykırı duruşunda keyifli performansının katkısı büyüktü…

Filmin müzik kanadının da gayet doyurucu olduğunu söylemek mümkün. Elvis’in hangi müzik tarzlarından beslendiği, içinde bulunduğu ortamın müziğine etkileri iyi aktarılmış. Müzikal performansların yanı sıra Elvis’i ünlü eden temel faktörlerden olan ikonik dansının etkileri de filmde önemli yer tutmuş… Yalnız filmin bir sahnesinde Doja Cat şarkısını biraz tuhaf bulduğumu belirtmem gerek. Baz Luhrmann bu noktada da kalıpları yıkmak istemiş olacak ki böyle bir tercihte bulunmuş ama gerekliliğinden emin değilim…

Uzun lafın kısası Elvis, sinemada izlenmeyi hak eden, son derece özgün ve kaliteli bir biyografi. Güçlü prodüksiyonu, kaliteli oyunculukları, yüksek tempolu kurgusu ve içerik yoğunluğuyla türünün en nadide örneklerinden biri…

Elvis

8

Puan

8.0/10

1 Yorum