Inside Out 2 (2024)
Son yıllarda çıkan en başarılı yeni animasyonların başında gelen Inside Out’un üzerinden 9 yıl geçtikten sonra Pixar, beklenen devam filmini geçtiğimiz günlerde bizlerle buluşturdu. Her devam filmi gibi ilkinin başarısının çok uzağında kalkması korkusuyla beklediğim filme ilk gelen tepkilerin şahane oluşu ve gişede rekorlarla başlaması beklentimi bir anda çok yükseltmişti ki bu beklentilerimin karşılandığını söyleyebilirim… İlk filmde minik karakterimiz Riley’nin beynindeki duyguların yaşantısına yolculuk etmiştik. İkinci filmde de Riley’nin beyninde yolculuğa devam ediyoruz, fakat Riley’nin ergenliğe girişiyle birlikte yeni duygular da bu yolculuğa eşlik etmeye başlıyor… Inside Out’un yaratmış olduğu konsept bence gelmiş geçmiş en zeki animasyon konsepti fikirlerinden biri. Çok eğlenceli oluşunun yanı sıra ardında barındırdığı felsefesiyle de insanı çok farklı şekilde düşünmeye sevk ediyor. İlk filmdeki kalitenin büyük ölçüde bu filmde de korunması muhteşem. Bu tatta devam edecek yeni devam filmlerine de son derece açığım. Sanırım Toy Story serisi sonrasındaki en sevdiğim animasyon serisi olacak. Yılın şu ana kadarki en iyi filmi…
Crossing (2024)
Gürcü asıllı yönetmen Levan Akın’ın “And Then We Danced” filmi kendisine büyük bir uluslararası popülerlik kazandırmıştı. O filmi izlemeye nedense bir türlü elim varmamışken yönetmenin yeni filmi Crossing’i sinemalardayken yakalama fırsatı buldum. Büyük çoğunluğu İstanbul’da geçen ve çoğumuzun pek de bilmediği bir İstanbul’a bizleri konuk eden filmi epey sevdim. Batum’dan kayıp yeğenini aramak üzere yeğeninin genç arkadaşıyla birlikte İstanbul’a yola koyulan emekli öğretmenin macerasını ele alan filmde teyzesiyle birlikte biz de Tekla’nın dünyasını yavaş yavaş anlamaya başlıyoruz. LGBT odaklı benzer daha önce çok fazla yabancı yapım yapılmış olsa da, Crossing’de konunun tamamen İstanbul’a bir yabancının bakış açısından ve özenle seçilmiş bolca Türkçe şarkı eşliğinde alınıyor oluşu bu filmi bizler için sanırım daha özel kılıyor. Yılın bir diğer iyisi…