Süper kahramanlık filmlerinden bile daha az heyecanlandırıcı bulduğum bir şey varsa o da kesinlikle süper kahramanlık dizileri… Ülkemize teşrif etmeme ısrarını sürdüren Disney+’ın açıklamış olduğu bir yığın süper kahraman dizisinden hiçbiri ilgimi çekmezken tek bir tanesi ilgimi cezbetmeyi başardı: WandaVision. Diziye duyduğum ilginin asıl sebebi ise sitcom nostaljisi ve süper kahramanlık gibi birbirine çok zıt konseptleri bir araya getirme çabasıydı…
Hikayeye 1950 yıllarda geçen siyah-beyaz bir sitcomun içerisinde başlıyoruz. Wanda (Elizabeth Olsen) ve Vision (Paul Bettany) yeni taşındıkları mahallede ideal bir çift görüntüsü çizmektedirler. Onları idealin ötesine taşıyan ise sahip oldukları süper güçlerdir. Çiftimiz sahip oldukları bu süper güçleri kendilerine saklamak isterler, fakat bu çok da kolay değildir. Öte yandan çiftin oraya nasıl geldikleri ya da burada neyi amaçladıkları kocaman bir soru işaretidir…
WandaVision, özellikle ilk bölümleriyle tamamen bir sitcom formatında ilerlese de hikayenin farklı boyutlar kazanacağını daha en başından kolayca tahmin edebiliyoruz. Doğrusu sıkı bir sitcom izleyicisi olarak dizinin çıkarmış olduğu bu sitcom yolculuğuna bayıldım. Dizinin atıfta bulunduğu çoğu sitcom çok eski jenerasyonlara ait diziler olsa da verdiği duyguyu yakalamak zor olmadı. Yolculuğun son duraklarında Malcolm in the Middle, The Office ve Modern Family gibi popüler sitcomlara doğrudan göndermeleri izlemek de ekstra keyifliydi…
WandaVision’ın sitcom tarafının eğlenceli oluşu bir yana olayları süper kahramanlık türüyle birleştirme tarzı da bir hayli dikkat çekici. Bu açıdan Marvel evreninin şu ana kadar ki en özgün işi olduğunu da söylemek yanlış olmaz. Fakat doğrusu genel konsepti çok başarılı bulsam da sitcom – süper kahramanlık dengesinde ibre sitcomdan süper kahramanlığa kaydıkça benim de ilgim giderek azaldı. Fantastikliği bol aksiyon sahneleri ise benim için eğlendirici olmaktan uzaktı…
WandaVision şüphesiz Marvel fanları için çok daha cezbedici bir iş. Dizide çok geniş Marvel sinematik evrenindeki çeşitli küçük karakterlere dair pek çok detaylar mevcut. Fakat yazının girişinde de bahsettiğim gibi şahsen süper kahramanlık filmlerine mesafeliyim ve Marvel evreninde son iki Avengers filmini çok beğensem de evrenin detaylarına ilgim çok az. Bu nedenle dizinin Marvel fanlarına göre beni çok daha az heyecanlandırmasından doğal bir şey yok…
Sitcomlara duyduğum özel ilginin yanında beni diziye çeken bir diğer faktör de şüphesiz başroldeki Elizabeth Olsen’in varlığıydı. Avengers serisinde hakkında çok az şey bilmeme rağmen izlemekten keyif aldığım karakteriyle bu kez tamamen ipleri eline almış ve şahane bir performans ortaya koymuş. Hem komedi yönünden hem de dramatik yönden performansı çok başarılıydı. Umarım bir an önce kendisini Marvel evreninden kurtarır ve kendisini farklı rollerde izleyebiliriz… Paul Bettany da bir hayli tuhaf karakteriyle eğlenceli bir performans ortaya koymuş. Özellikle sitcom performansını beğendim… Dizinin yardımcı oyuncu kadrosunda en çok sevdiğim ise Kat Dennings oldu. Eğlenceli karakteriyle diziye renk kattı…
Uzun lafın kısası WandaVision, Marvel evrenine mesafeli biri olarak hiç de fena bulmadığım bir mini dizi oldu. 9 bölümlük dizinin bölüm sürelerini 20-40 dakika aralığında tutması da gayet olumluydu. Sitcom dizilerine ya da Marvel evrenine meraklıysanız sevmeniz muhtemel. Tabii beklentiyi yükseklerde tutmamanız şart…