Bir nesil için, hatta birden fazla nesil için Harry Potter’ın yeri ve önemini kelimelerle tarif etmek çok kolay değil. J.K. Rowling’in pek çok rekor kıran kitap serisinin sinema rekortmeni uyarlamasının efsanevi finalinin üstünden tam 5 yıl geçti. Şükürler olsun ki J.K. Rowling, Harry Potter serisinin sona ermesinin ardından hayal gücünün sınırlarını zorlayan, harika tasarlanmış büyücüler evrenini yaşatmaya devam kararı verdi ve ortaya “Fantastic Beasts” serisi çıktı…
Fantastic Beasts; Harry Potter ile aynı evrende, Harry dünyaya gelmeden çok önce geçen bambaşka bir hikaye… Daha önce kitap yazarı olarak karşımıza çıkan ve filmlerin senaryosunu başkasına teslim eden J.K. Rowling, beş film olarak planlanan yeni seride bir ilke imza atarak senaristlik görevini tek başına üstlendi. Serinin yönetmenliği ise Harry Potter’ın son dört filmini yöneten ve serinin olgunlaşmasına ciddi katkılarda bulunan David Yates üstlendi. Arkasında böyle başarı formüllü bir kadro olunca Fantastic Beasts için heyecanlanmamak çok zordu ve benim için de yılın en çok merak edilen filmlerinden bir tanesiydi. Neyse ki film beklentileri büyük ölçüde karşıladı ve yıllar sonra yeniden Harry Potter evrenine kavuşmuş olduk…
Fantastic Beasts, ticari açıdan Harry Potter mirasından faydalanmaktan çekinmiyor ama hikaye anlamında bir hayli cesur ve yenilikçi olduğu söylenebilir. Kolaya kaçılarak Harry Potter ile daha çok benzerlik gösteren, aynı tada yakın bir hikaye seçilebilirmiş ama onun yerine J.K. Rowling yaratmış olduğu büyücüler evrenine bambaşka bir açıdan bakarak çok farklı tatlar sunmuş…
Yeni hikayenin odak noktasında adından da anlaşılabileceği gibi fantastik canavarlar yer alıyor. Harry Potter serisinde de zaman zaman gördüğümüz birbirinden değişik tuhaf, fantastik canavarların dünyasına bu yeni seriyle daha yakından bakıyoruz. İlk film özelinde de Newt Scamander adlı yeni ana karakterimizin New York’a gelişini izliyoruz. New York’te fantastik canavarlara karşıtlığın üst seviyede olduğu bir zamandır ve Newt’in fantastik canavarlarını kontrol etmesi pek kolay olmayacaktır…
Her şey bir yana Fantastic Beasts, sadece inanılmaz sevimli fantastik canavarları için bile izlenebilir. Görsel efekt olsun, prodüksiyon tasarımı olsun teknik açıdan her şey Harry Potter filmlerinde de alıştığımız düzeyde mükemmel. Tüm bunların yanında komedi açısından da Fantastic Beasts and Where to Find Them gayet tatmin edici bir film. Komedi unsurları Harry Potter filmlerine nazaran daha fazla tutulmuş ve ortaya izlemesi keyif veren bir iş çıkmış.
Yorumumun buraya kadar olan kısmında hep olumlu şeylerden bahsettim ama filmin tamamen mükemmel olduğunu da söyleyemeyiz. Canavarlar harika, film eğlenceli falan tamam ama ana hikaye olarak Fantastic Beasts serisinin çok sağlam temeller üzerine kurulduğunu söyleyemem. Harry Potter serisinde daha ilk filmden pek çok efsane karakterle tanışmıştık. Bunlar hem Harry, Hermonie, Dumbledore, Hagrid gibi sevdiğimiz karakterler hem de Snape, Draco Malfoy, Lord Voldemort gibi kötü karakter diyebileceğimiz karakterlerdi. Fantastic Beasts’te de ana karakterler gayet sevilesi olmuş ama ilk film itibariyle seriyi devam ettirecek nitelikte kötü karakterin varlığından söz etmek zor.
Eddie Redmayne, her ne kadar son yılların en yetenekli genç oyuncularından biri olsa da kendisinden hazzettiğimi söyleyemem. Buna karşın bu filmde Redmayne’i ilk kez sempatik buldum ve performansını izlemekten epey keyif aldım. Bana kalırsa bu seri ve bu rol kendisine cuk oturmuş. Çok yetenekli bir oyuncu olsa da henüz ne yazık ki değeri pek bilinmeyen Katherine Waterston’u yine büyük bir hayranlıkla izledim. Alison Sudol seri için önemli bir keşif olmuş. Zerafetiyle büyüleyen oyuncunun adını bundan sonra sık duyacağız gibi gözüküyor. Dan Fogler yine bir başka iyi cast seçimi olmuş ve filmin en sevilebilir karakterini canlandırmış. Zaten filmin komedi unsurlarının tatmin edici olmasının arkasında da Dan Fogler’ın performansı yatıyor. Olaylar büyük ölçüde bu dört kahraman çerçevesinde geçse de filmde yer alan pek çok ünlü oyuncu var. Colin Farrell bana kalırsa filmin en kötü cast seçimi olmuş. Yer aldığı her kareden nefret ettim ve karakteri de bence kötü yazılmış. Jon Voight pek çok karede yer alsa da pek etkili bir rolde değil. Johnny Depp ise çok kısa rolüyle bir sonraki filmde önemli rolde olacağının sinyallerini vermiş. Aradığımız kötü karakterin arkasındaki yıldız Johnny Depp olabilir.
Uzun lafın kısası Fantastic Beasts and Where to Find Them yeni bir Harry Potter değil ama Harry Potter evreninden gelme yeni bir güzellik. Sinemada gidilip görülmeye değecek, beklentileri büyük oranda karşılayan eğlenceli bir film. Serinin genel gidişatıyla ilgili kafamda bazı soru işaretleri var ve bu filmin de ikinci yarısındaki aksiyon kalabalığından pek hoşlanmadım ama yine de ilk film için gayet sağlam bir giriş. Devam filmlerini de heyecanla takipte kalacağım…
Fantastic Beasts and Where to Find Them
Yorum Yazın