HBO’nun ilk önemli Avrupa dizisi olan ve İtalyan kanalı Rai ortaklığında yayınlanan My Brilliant Friend, ikinci sezonunu da geride bıraktı. Elena Ferrante’nin oldukça ünlü roman serisinden uyarlanan dizi, ilk sezonuyla önceki sezonun en sevdiğim dizilerinden biri olmayı başarmıştı. Serinin “The Story of a New Name” adlı ikinci kitabından uyarlanan ikinci sezon için ise ne yazık ki aynı hisleri besleyemedim…
1950’li yıllar Napoli’sinde çocukluktan bu yana hayatları hep kesişen Elena (Margherita Mazzucco) ve Lila’nın (Gaia Girace) arkadaşlıklarını konu alan dizinin ilk sezonunda karakterlerimizin küçüklüklerinden itibaren adım adım büyümelerini izlemiştik. Boyhood benzeri bir hissiyat yaratması bir yana 1950’ler İtalya’sının hem güzelliklerini sergilemesi, hem de özellikle kadınlar için mevcut olan zorlu sosyal koşullarını göz önüne sermesiyle dizi oldukça değerliydi…
İkinci sezonda artık karakterlerimiz birer yetişkinler… Elena ve Lila’nın hayatları arasındaki ayrım bu sezon iyice keskinleşmeye başlıyor. Daha fakir bir aileden gelen Lila, çok başarılı bir öğrenci olmasına rağmen eğitimi bir kenara koyup o dönem için kolay yolu tercih edip bir ailenin temellerini atmıştı. Fakat temeli sevgiye değil, çıkara dayalı bir evliliğin Lila’yı memnun etmeyeceği çok netti… Diğer yandan Elena ise eğitimine devam etse de onun da farklı sorunlarla yüzleşmesi gerekti. Bu sorunlarının bir kısmı da kopamadığı Napoli ve yakın arkadaşı Lila kaynaklıydı…
Dizinin ikinci sezonunu pek sevmeme nedenim aslında dizinin biraz kendini tekrarlamaya başlamasından kaynaklanıyor. İlk sezonu izlemeden direkt ikinci sezona başlasaydım karakterlerle çocuklarından kaynaklanan bağım olmayacaktı belki ama muhtemelen yine hem o dönemki İtalya’ya hayran kalacak hem de dizinin doğallığına, o dönemki kadınların zorlu dünyasını ele alışına bayılacaktım. Fakat ilk sezonda bunları zaten yaşamıştık ve dolayısıyla dizinin olumlu yanlarının etkisi azalmaya başladı…
Margherita Mazzucco’nun son derece doğal performansının da etkisiyle Elena karakterini sevmek benim için bu sezon da kolaydı. Fakat ilk sezon çok sevdiğim Lila karakteriyle olan bağım giderek zayıflamaya başladı. Karakterin sürekli yanlış kararlar alarak aynı hataları tekrarlaması artık benim için iyice can sıkıcı hale gelmeye, karakter için duyduğum üzüntü yerini gittikçe öfkeye bırakmaya başladı. Dizinin fazla karamsar bir atmosferde ilerlemesi de gittikçe izlemeyi daha zor bir hale getirdi…
Tıpkı ilk sezonu gibi yaklaşık 1 saatlik 8 bölümden oluşan My Brilliant Friend, çok geçmeden HBO’dan üçüncü sezon onayını almayı başardı. Dizinin ilk sezonuna bayılan biri olarak üçüncü sezonu izleyeceğimi pek sanmıyorum. Serinin dört kitaptan oluştuğunu düşünürsek dördüncü sezon ihtimali de şimdiden çok yüksek gözüküyor. Büyük ihtimalle dizi, ilk sezonunu çok sevsem de tamamlayamadığım diziler arasına girecek…