Fleabag ve Killing Eve dizileri sayesinde son dönemin parlayan yıldızlarından biri haline gelen yapımcı, senarist, oyuncu Phoebe Waller-Bridge’in sıradaki işlerini de merakla bekler hale gelmiştik. Bu beklentilere yanıt ise HBO’dan geldi ve geride bırakmak üzere olduğumuz sezonun en merak edilen komedilerinden biri olan “Run” karşımıza çıktı. Fakat her ne kadar Phoebe Waller-Bridge’in yapımcısı olduğu dizi olarak pazarlansa da dizinin yaratıcısı Vicky Jones. Üstelik senaryosunda da Phoebe Waller-Bridge’in bir payı yok. Belki de Run’ın hayal kırıklığı yaratan bir iş olarak karşımızda oluşunun altında yatan sebep de bu…
Ruby (Merritt Wever) ve Billy (Domhnall Gleeson) yıllar önce birliktelik yaşamış iki eski sevgilidir. İkili birliktelikleri döneminde bir anlaşma yapmıştır. Bu anlaşmaya göre iki taraftan biri diğerine “run” diye bir mesaj atarsa ve diğeri de “run” diye karşılık verirse ikili New York’ta bir trende buluşacaklardır… Dizimiz işte bu anlaşmanın gerçeğe dönüşmesiyle başlıyor…
Oldukça özgün bir fikre sahip olan Run, bunun uygulanması konusunda ise ne yazık ki pek becerikli bir iş değil. Aslında dizi, temposuyla kendisine bağlamayı kolaylıkla başarıyor. Özellikle ilk bölümlerinin sezonun en akıcı girişlerinden olduğunu iddia etmek mümkün. Fakat karakterleri daha iyi tanıdıkça onları ve bu çılgınlıklarını sevmek zorlaşıyor. Özellikle Ruby karakterinin motivasyonunun aktarılması konusunda dizi çok yetersiz…
Ana karakter motivasyonlarının yetersizliği dışında da dizinin özensiz davrandığı pek çok konu var. Örneğin Ruby karakteri yıllar içinde dış görünüşünün istemediği bir şekle bürünmesinden dem vuruyor. Sonra bir flashback sahnesinde 12 yıl öncesine gidiyoruz ve Ruby aynı Ruby, neredeyse en ufak bir değişiklik yok. Üstelik bu sahnelerin diziye katkısı da sıfıra yakın… Sezon ortalarında bir ara iş polisiyeye döner gibi oluyor ve heyecan verici yeni bir rotamız oldu diye seviniyoruz. Fakat o kısım da gelişigüzel işlenip geçiştiriliyor. Sonra orada Phoebe Waller-Bridge’in oynadığı bir karakter giriyor devreye. Evet ilginç bir karakter ve eğlendirdiği anlar yok değil ama dizi içinde çok gereksiz kalıyor. Başka biri oynasa o karaktere o kadar süre ayrılmayacağı o kadar bariz ki, dizinin bütünlüğünü bozan tuhaf bir detay olarak kalıyor dizi bitince…
Merritt Wever, son dönemin yükselişteki isimlerinden biri. Özellikle Unbelievable’daki performansı sonrası takibe değer bulduğum oyuncular arasına dahil olmuştu. Burada da performansı hiç fena değil. Domhnall Gleeson ile olan uyumları ilk başta diziye bağlanmayı kolaylaştırıyor. The Good Wife ile Emmy ödülü sahibi olan Archie Panjabi’yi de ilk kez burada önemli bir rolde izledim ve o da gayet iyiydi…
Neticede iyi oyunculukları ve akıcı ritmine karşın Run, oldukça sorunlu bir iş olmuş. Yaklaşık 25 dakikalık 7 bölümden oluşan bir dizi oluşuyla izlemesi çok kolay olsa da sona erdiğinde tatmin etmeyen ve geriye bakıldığında pek çok kusuru yüze çarpan bir iş. Yapımcı Vicky Jones ikinci sezonu istiyor olsa da HBO diziyi şu an için bitirdi ve yeni sezon onayı vermedi. Tabii olası bir Emmy adaylığı işleri değiştirebilir, bekleyip göreceğiz. Eğer ikinci sezon olacaksa izlemem için çok ciddi bir yükselişe geçmesi şart…