Televizyon tarihine Amerikan ulusal kanallarının son büyük hiti olarak geçmesi muhtemel This Is Us’ta yolun sonuna geldik… Son derece duygusal yapısıyla adından sıkça söz ettiren bol ödüllü dizi, altı sezonluk ekran macerasını her zamankinden de duygusal 18 bölümlük final sezonuyla nihayetlendirdi…
Üç çocuklu Pearson ailesinin dününü, bugününü, yarınını büyük bir titizlikle işleyen This Is Us, sıradan sayılabilecek konulardan çok derinlikli karakterler ve mühim hayat dersleri çıkarışıyla televizyon tarihinin enleri arasındaki yerini çoktan almıştı. Adeta bir puzzle şeklinde Pearson ailesinin yaşantısını çok geniş bir zaman aralığında ele alan dizinin altıncı sezonunda, puzzle’ın son eksik parçalarını tamamladık…
This Is Us’ın ilk sezonlarında geçmişle daha yakından ilgilenirken sezonlar ilerledikçe günümüzdeki olaylar daha fazla önem kazanmaya başlamıştı. Final sezonuyla ise artık odak noktamız gelecek olmaya başladı. Önceki sezonlarda küçük ipuçlarıyla sezdirilen geleceğin nasıl olduğunu ve oraya nasıl gidildiğini sezon içerisinde yavaş yavaş öğrendik… Tabii bu geçmişten tamamen vazgeçildiği anlamına da gelmiyor. Her zaman olduğu gibi geçmişle günümüz arasındaki bağlantıların zekice kuruluşunu yine izlemeye devam ettik. Geçmişteki en ilgi çekici ve en çok yer tutan hikaye ise Miguel (Jon Huertas) ve Rebecca (Mandy Moore) ilişkisine dairdi ki tamamen Miguel’e ayrılan “Miguel” adlı bölüm de sezonun çok başarılı bölümlerindendi…
Hemen her sezon olduğu gibi bu sezon da büyük üçlüye ayrılan özel bölümler izledik. Çoğu sezon üç kardeşten Randall’a (Sterling K. Brown) ayrılan süre ve ilgi çekici konu yoğunluğu daha fazla olsa da son sezonlarda Kevin (Justin Hartley) bu alanda öne çıkmaya başlamıştı. Bu sezon ise büyük ölçüde dengeli olarak görülebilir. İlginç olan ise Kate’in (Chrissy Metz) hikayesinin ilk kez bu kadar ilgi çekici olarak öne çıkmasıydı. Doğrusu hikayenin sürpriz kısmını çok sevdiğimi söyleyemem. Yeni gelişme bana fazla oldu bittiye getirilmiş geldi. Her detayı incelikle örülen bir dizide tek eğreti duran kısım oldu bana kalırsa… Üçlüyle ilgili diğer her şeyi ise sevdiğimi söyleyebilirim. Özellikle “The Night Before the Wedding” adlı bölüm dizinin en iyi ve en duygusal bölümleri arasına en üst sıralardan girdi…
Büyük finale gelecek olursak… Dizinin büyük finalinin vurucu olacağı beklentisi olsa da “Us” adlı son bölüm aslında fırtına “sonrası” sessizlik gibiydi. Onun öncesindeki “Family Meeting” ve “The Train” adlı bölümlerse kusursuza çok yakın, final sezonuna yakışır niteliktelerdi. Dizinin bugüne dek anlattığı her şeyi pekiştiren bölümlerdi…
This Is Us, bugüne kadar gelmiş en özel dizilerden biriydi ve en iyi sezonuyla ekran macerasını noktaladı. Muhtemelen karakterlerini bu kadar izleyiciyle bütünleştirebilecek, onlarca karakterin onlarca yılını bu kadar derinleştirebilecek bir dizi hiçbir zaman gelmeyecek. Ailenin ve hayatta sahip olduklarımızın önemini, çocuklukta yaşadıklarımızın gelecekte bizi nasıl şekillendirdiğini, süper kahramanlığı olağanüstü güçlerde aramama gerekliliğini bu kadar duygusal ve etkili bir şekilde aktarabilecek bir yapım da… Pearson ailesinin tüm fertleri ve This Is Us çok özlenecek…