Online platformların giderek güçlendiği televizyon dünyasında geleneksel televizyonculuk anlayışı hızla kan kaybediyor. Bu durumun aslında pek çok sebebi var. Online platformların her an ve hemen her cihazdan ulaşılabilir olması, can sıkıcı reklamların aradan çıkması, binge-watching denilen bütün bölümleri peş peşe izleme alışkanlığının yaygınlaşması bunlardan bazıları ama bir sebep daha var ki belki de bunların hepsinden daha önemli. Yayın kalitesi arasındaki farktan bahsediyorum… Eskiden en iddialı yapımlar için güçlü ulusal kanallar yarışırken şimdilerde ise iyi bir fikri olan yapımcılar doğrudan Netflix, Amazon gibi online platformlara veya HBO, AMC gibi premium kanallara gidiyorlar. Bunları neden anlatıyorum diye soracak olursanız anlatıyorum çünkü bu yıl sonbahar sezonunda Amerikan ulusal kanallarından NBC’de başlayan This Is Us bu konudaki ciddi istisnalardan biri oldu ve eğer gerçekten kaliteli işler ortaya konduğunda hala geleneksel televizyon anlayışının iş yapabileceği bir kez daha anlaşıldı. Her ne kadar ülkemizde hak ettiği kadar popüler olmasa da This Is Us, Amerika’da yılın en büyük televizyon olaylarından biri oldu ve ulusal kanal dizileri arasında bazı haftalarda yılların dominant dizisi The Big Bang Theory’yi dahi geçerek en çok izlenen dizi olmayı başardı…
This Is Us, aynı doğum gününü paylaşan ve birbirinden farklı özelliklere sahip dört kişinin hayatlarını ele alıyor. Dizimiz bu karakterlerin 36. yaş günlerinden görüntülerle başlıyor. Her bir doğum gününde farklı hislere, birbirinden farklı hayatlara tanıklık ediyoruz. Konunun bazılarınıza sıkıcı geldiğini duyar gibiyim ama dizi daha ilk bölüm finaliyle öyle bir sürpriz hazırlıyor ki olay bambaşka noktalara taşınıyor…
Diziye Jack ve Rebecca çiftinin doğum günü kutlamasıyla başlıyoruz. Jack’in 36. doğum günüdür ve hamile olan eşi Rebecca onun için bir sürpriz hazırlar. Hatta pek çok sürpriz… Jack muhteşem bir baba olmaya hazırdır ve eşi Rebecca ile mükemmel çift portresi çizmektedirler. Peki gerçekten her şey mükemmel kalmayı başarabilecek midir?
İkiz kardeşler Kate ve Kevin ise aslında birbirinden çok farklı özellikte iki bireydir. Kate, aşırı derecedeki kilolarıyla hayatından son derece mutsuzdur ama bunu değiştirmek için çabalamaya hazırdır. Kevin ise Kate’in tam tersi şekilde istediği her kadını elde edebilen gözde bir televizyon yıldızıdır. Fakat onun da hayatında her şey yolunda değildir. Yaptığı çok popüler ama ucuz televizyon işini beğenmemektedir ve daha iyi işlerde yer alabileceğini düşünerek riskli bir kariyer hamlesiyle Broadway’e atılır…
Ve son ana karakterimiz olan Randall ise iş hayatında saygın bir konuma sahip bir siyahidir. Üvey ailesi tarafından mükemmel yetiştirilmiştir. Ancak hayatının her döneminde öz babasını bulmak için çabalamaktan da vazgeçmemiştir. 36. yaş günüyle birlikte onun da hayatında ciddi bir değişim süreci başlar ve öz babasını bulmayı başarır. Babası William bu değişim sürecinin temel taşı olacaktır.
This Is Us çoğunluğu pek tanınmayan ve daha önce başka dizilerde küçük rollerde oynamış isimlerden oluşan geniş bir oyuncu kadrosuna sahip. Fakat dizideki herkes rolünü öyle benimsemiş ki oyunculuklar dizinin en büyük artılarından biri haline gelmiş. Randall rolüyle izlediğimiz Sterling K. Brown muhtemelen bu dizi sonrasında televizyon ve sinemanın gözde siyahilerinden biri olacak. Randall’ın babası William’ı oynayan Ron Cephas Jones, zayıflama mücadelesiyle Chrissy Metz, hem şarkıcılık hem oyunculuk kariyeri bu diziye dek pek parlak gitmeyen Mandy Moore ve dizinin en sevilebilir karakterlerinden Jack’i canlandıran Milo Ventiglia başarılı performanslarıyla çeşitli ödül törenlerinde karşımıza çıkacak gibi gözüküyor. Bu arada dizinin çocuk castı da övgüye değer şekilde başarılı…
This Is Us son yıllarda eşi benzerini pek göremediğimiz derecede özgün, sürükleyici ve izlenesi bir dizi. Gerçek olduğuna inanmanın hiç de zor olmadığı hayatları oldukça ilgi çekici bir şekilde anlatıyor. Normalde flashbacklerden pek hoşlanmayan biri olarak This Is Us’ın bu konudaki en başarılı dizi olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Karakterlerin günümüz ve geçmişiyle arasında kurulan bağ muazzam. Dizinin senaryosu ve içerisinde yer alan replikler oldukça sağlam, vermek istediği mesajları duygu sömürüsüne başvurmadan, aşırı drama bağlamadan hatta yer yer komedi unsurlarından da yararlanarak iletiyor. Şarkı seçimleri çok başarılı ve dizinin naifliğine naiflik katıyor. Daha nasıl övmeliyim bilemiyorum ama This Is Us son yılların en başarılı yeni dizilerinden biri ve henüz izlemediyseniz bir an önce şans vermelisiniz. Son olarak dizinin ilk sezonunun 40 dakikalık 18 bölümden oluştuğunu ve reyting başarısı sonrası şimdiden üçüncü sezon onayını bile aldığını belirteyim…
Yorum Yazın