Bitmek bilmeyen süper kahramanlık filmleri furyası tam gaz devam ediyor. Özellikle Marvel sinematik evreni, filmlerinin elde ettiği büyük gişe başarısının da etkisiyle giderek genişlemeye başladı. Artık her yıl değil birkaç ayda bir yeni süper kahramanlık filmi çıkıyor karşımıza. Çoğu birbirinin kopyası olan, içerik olarak oldukça boş bu filmlerle aram hiç iyi değil. Fakat her çıkan yeni Marvel filmi öyle pohpohlanıyor ki kendimi izlemek zorunda hissediyorum. Bu yılın bu tarife uyan ilk büyük filmi ise Marvel’ın ilk siyahi süper kahraman filmi Black Panther oldu. Hollywood’da siyahilere yapılan ayrımcılık iddialarının gündemdeki tazeliğiyle süper kahramanlık filmlerine olan büyük ilgi birleşince Black Panther’ın inanılmaz ses getirmesi de kaçınılmaz oldu. Özellikle Amerika’da eleştirmenlerin, sinema çevrelerinin övgüye boğduğu film Amerika’da inanılmaz bir yerel gişe başarısına imza atarak tüm zamanların en çok izlenenlerinden biri haline geldi…
Teknolojik olarak aşmış, dış dünyadan izole bir Afrika topluluğunda, vibranyumun anavatanı Wakanda’da geçiyor hikayemiz. Yeni kral T’Challa’nın (Chadwick Boseman) taht mücadelesi için karşısında güçlü ve motivasyon sahibi Erik Killmonger (Michael B. Jordan) vardır. Marvel’ın çoğu filmlerinin aksine kötü karakterimiz, derinliği daha yüksek bir karakter olsa da bu durum filmi tek başına kurtarmaya yetmiyor. Çünkü bu kez de ana karakter T’Challa yeterince öne çıkamayan, sevilebilir olamayan bir karakter olmuş. Üstelik Marvel filmlerinin önemli özelliklerinden biri olan mizah da burada neredeyse hiç yok. Genel anlamda hem filmle hem de karakterlerle bağlantı kurmakta çok zorlandım ve Black Panther bitirmekte dahi zorlandığım bir film oldu…
Black Panther’in benim için tek umut eden yanı yönetmenliğini Ryan Coogler’ın yapmasıydı. İlk iki filmi Fruitvale Station ve Creed ile kendini kanıtlayan ve gelecek için potansiyeli oldukça yüksek yönetmenlerden biri olan Coogler, bana ilk kez hayal kırıklığı yaşattı. Tabii filmin hem ticari başarısı hem de çoğunluğun övgüsünü kazanması sonrası Coogler’ın işlerinin daha da açılacağı kesin… Filmin oldukça zengin bir oyuncu kadrosu var. Hollywood’un şu sıralar popüler olan tüm siyahi oyuncuları kadroda neredeyse. Chadwick Boseman başrol olsa da karakterinin daha iyi yazılmasının da etkisiyle Michael B. Jordan daha çok dikkat çeken bir isim. Bunda Michael B. Jordan’ın yönetmenin favori oyuncusu olması ve bu filmin üçüncü birliktelikleri olmasının da ciddi etkisi olsa gerek. Oscarlı Lupita Nyong’o ve Forest Whitaker’ın yanı sıra geçen yıl Get Out ile ilk kez Oscar’a aday olan Daniel Kaluuya ve This Is Us ile Emmy kazanan Sterling K. Brown filmin yıldızları arasında. Bunca siyahi oyuncu arasında Martin Freeman ve motion-capture oyunculuğu denince akla gelen ilk isim olan Andy Serkis filmdeki diğer oyuncular arasındalar. Andy Serkis bu kez kanlı canlı bir insana hayat veriyor ve klasik oyunculukta da başarılı olduğunu gözler önüne seriyor…
Sevmediğim filmler hakkında uzun uzun konuşmayı sevmediğimden lafı fazla uzatmayacağım. Black Panther belki sunduğu farklı evren, başarılı sanat yönetimiyle ve Marvel evreni için oldukça farklı müzikleriyle dikkat çekici olabilir ama ben hiç sevemedim. Ne karakterleri sevebildim, ne hikayeye bağlanabildim, ne de aksiyon sahnelerinde herhangi bir heyecan yaşayabildim. Bana kalırsa hakkında koparılan yaygara tamamen politik sebeplerden kaynaklı. Filmin bu yılın Oscar sezonuna da adından söz ettireceği söyleniyor ki umarım böyle bir şey olmaz ve sonu Wonder Woman’ın Oscar hikayesine benzer…
Yorum Yazın