Seri şeklinde olan filmleri takip etme konusunda pek yetenekli olduğumu söyleyemem. Çoğu zaman ilk filmin altında kalmaları nedeniyle olsa gerek sevdiğim filmlerin bile devam filmlerini izleyesim pek gelmiyor. Fakat bu konudaki istisna örneklerden biri Daniel Craig’li James Bond serisi. Özellikle Skyfall ile serinin zirveye ulaşması nedeniyle Spectre hakkında sene başında beklentilerim epey üst düzeydeydi. Fakat film ne yazık ki Skyfall kadar iyi çıkmayıp kötü eleştiriler alınca benim de izleme şevkim kırıldı ve filmi izleyip yorumlamam şimdiye kadar sarktı…
Serinin dördüncü filmde kahramanımız James Bond, “Spectre” adını taşıyan bir örgütün peşine düşüyor. Bu konuda en büyük yardımcısı ise Bond’un öldürdüğü bir adamın kızı olan Madeleine oluyor…
Aksiyona boğulmuş filmlerden hiç hoşlanmasam da garip şekilde James Bond’un aksiyon kısmıyla ilgili aynı duyguları paylaşmıyorum ve izlerken zevk alabiliyorum. Bunda James Bond serisinin klas yapısı mı Daniel Craig’in performansı mı etkili bilmiyorum ama durum bu. Spectre da aksiyon sahneleriyle tatmin edici bir yapım, genel konusu ise filmin ilk yarısında beni baya sıktı. Lakin filmin ikinci yarısı senaryo olarak gayet iyi toparladı ve sonuna kadar olan kısmı izlemekten keyif aldım.
Serinin bu filminde Daniel Craig’e Blue Is the Warmest Color filmiyle tanınan Léa Seydoux Bond kızı olarak eşlik ediyor. Doğrusu Léa Seydoux, şu sıralar piyasadaki popüler oyuncular arasında en itici bulduğum kişilerden biri. Fakat ne olduysa bu filmde ilk kez Léa Seydoux’yu izlemekten keyif aldım. Onun olduğu sahneler filmi izlenebilir kılmış. Kötü adam olarak izlediğimiz Christoph Waltz ise tam tersi şekilde çok beğendiğim bir oyuncu olsa da bu filmde kendisini sevemedim. Ne yazık ki filme pek bir şey de katamamış. Kadroda Ralph Fiennes, Monica Bellucci, Ben Whishaw, Andrew Scott gibi pek çok diğer ünlü isim de yer alıyor…
Bond serilerini efsane yapan yönlerinden biri elbette müzikleri ve şarkıları. Adele imzalı Skyfall’un filmin dahi önüne geçmesi nedeniyle bu filmin şarkısı büyük merakla beklenmeye başlamıştı. Sam Smith imzalı Writing’s On the Wall belki Skyfall kadar iyi değil ama yine de yılın en iyi şarkılarından biri ve Bond serisinin ruhuna da gayet uygun olmuş. Şarkının tek talihsizliği Adele ve Skyfall ile kıyaslanmak zorunda olması oldu sanırım.
Özetle Spectre, yeni Bond serisinin Quantum of Solace ile birlikte en zayıf halkası, lakin yine de kötü bir film değil. Skyfall beklentisiyle izlenmediği takdirde kendi içerisinde gayet iyi sayılabilecek bir devam filmi. Bu arada Spectre bana serinin finali olabilecek bir film gibi geldi ancak muhtemelen Daniel Craig son bir kez daha James Bond olacak ve seriye son nokta öyle konulacak…
[…] önceki filmi Spectre’da James Bond’un (Daniel Craig) İngiliz İstihbarat Servisi MI6’dan ayrılışına […]