Her yıl Eylül ayının gelişiyle birlikte Oscar heyecanı kendini hissettirmeye başlıyor. Evet, belki filmleri izleme imkanı bulamıyoruz ama Telluride ve Toronto Film Festivallerinden gelen ilk eleştiriler (bunlara Venedik de katılabilir) yarış hakkında ciddi anlamda fikir sahibi olmamızı sağlıyor. Yoğunluktan dolayı biraz geciksem de Telluride ve Toronto sonrası yarışın gidişatı hakkında yazmak istedim. Bugün New York Film Festivalinin başladığını ve orada da bazı filmlerin ilk kez gösterime gireceğini söyleyeyim. Zaten Ekim ayının gelişiyle birlikte de pek çok film ülkemizde de vizyona girecek ve Oscar heyecanı iyice artacak. Bu yazıyla birlikte Oscar tahminlerimi de güncelledim. Dilerseniz Oscar tahminlerime aşağıdaki bağlantılardan ulaşabilirsiniz:
En İyi Film Tahminleri
En İyi Erkek Oyuncu Tahminleri
En İyi Kadın Oyuncu Tahminleri
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Tahminleri
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Tahminleri
Filmler hakkındaki son durumu üç grupta incelemek istiyorum.
Yükselişe Geçenler
Room: Toronto Film Festivalinde kazandığı seyirci ödülüyle pek çok kişiyi şaşırttı ve bir anda güçlü bir Oscar desteği almış oldu. Son 7 yılda bu ödülü kazanan tüm İngilizce filmler Oscar adayı oldu. Bunlardan üç tanesi (Slumdog Millonaire, The King’s Speech, 12 Years a Slave) de büyük ödüle ulaştı. Yani Room gerçekten güçlü bir duruma geçti bir anda. Özellikle başrol oyuncu Brie Larson için ciddi bir destek var. Küçük oyuncu Jacob Tremblay için de önemli övgüler var ama tabii onun güçlü rakipleriyle işi zor olacak. Yine de Room’un eleştirmenlerce öyle çok çok büyük övgüler almadığını ve Oscar adaylığına kesin gözle bakmamak gerektiğini belirtmem lazım. Çünkü Toronto’da bu yıl çoğu film pek beğenilmedi, belki de çok küçük farkla kazanılmış önemsiz bir zaferden de bahsediyor olabiliriz. Fakat ben olumlu taraftan bakmak istiyorum çünkü film fragmanına bakılırsa benim favorilerimden biri olabilir.
Spotlight: Hakkında şüpheci yaklaştığımızdan filmlerden biriydi Spotlight. Evet iyi bir kadrosu vardı ama sıkıcı gibi gözüken konusuyla neler yapabileceği bence muammaydı. Fakat film çok sevildi ve bir anda Oscar için en büyük favori durumuna dönüştü. Gazetecilik anlamında yapılmış en iyi filmlerden biri olduğu söyleniyor. Yine de Spotlight’ın da çok çok güçlü tepkiler aldığını söylemek kolay değil. Yani Oscar yarışı daha bitmedi. Filmin oyuncularından öne çıkan ise geçen yıl son anda Oscar adaylığını Eddie Redmayne’e kaptıran Michael Keaton oldu. Yardımcı oyuncu dalında Michael Keaton bu kez ödüle ulaşabilir. Mark Ruffalo ve Rachel McAdams ise pek ses getiremedi.
Steve Jobs: Zaten yarışta olacağından emin gibiydik ama festivaller sonrası gelen eleştiriler filmin Oscar yarışçısı olduğunu tescilledi. Özellikle Aaron Sorkin’in yazdığı senaryoya özel olarak övgüler geldi, tabii Michael Fassbender’ın başrol performansına da. Eleştirmenler baya sevdiler Steve Jobs’u. Oscar’da da en azından 5-6 dalda adaylık alacağı kesin gibi. Asıl soru büyük ödüle ulaşacak kadar güçlü bir yapıma dönüşüp dönüşmeyeceği.
The Martian: Üst üste zayıf filmler çeken Ridley Scott’tan beklentiler epey düşüktü ve aslında iddialı bir yapım olarak gözüken The Martian’ı pek ciddiye almamıştık. Fakat film, festivalde beklentilerin üstünde tepkiler aldı. Yalnız filmi çoğu kişi sevse de öyle çok bir bayılma durumları da yok eleştirmenlerin. Gişede neler yapacağını takip etmek gerek, seyircinin tepkisi önemli olacak bu film için. Bu arada filmdeki oyunculardan Matt Damon pek çok övgü aldı ve Oscar’da yarışçı durumuna geldi. Çok ciddi olmasa da…
Truth: Bu yılın yarışına dahil olup olmayacağından emin olamadığımız filmlerdendi ama Toronto’dan alınan iyi tepkiler sonrası yarışa dahil olduğu kesinleşti. Özellikle Julianne Moore için ciddi övgüler geldi. Performansının Blue Jasmine’den daha iyi olduğunu iddia edeni bile gördüm. Robert Redford da All is Lost sonrası bir kez daha kendisini gösterme şansını elde etti. Yine de filmden fazla beklenti içinde olmamak gerekir, yükselişte olmasının sebebi beklentilerin düşük olmasından kaynaklı.
Black Mass: Aslında filmin yükselişte veya düşüşte olduğu kişisel beklentilere göre değişebilir. Benim beklentilerim bir hayli düşük olduğundan film bana göre ciddi yükselişe geçti. Hem Johnny Depp hem de Joel Edgerton performanslarıyla ciddi anlamda övgüler alarak yarışta çok iddialı bir konuma oturdular. Yalnız filmin geneli için eleştiriler öyle çok parlak değil, hatta beğenmeyeni de fazla. Eğer ki en iyi film adayı olmasını falan bekliyorsanız büyük ihtimalle yanılıyorsunuz.
Beasts of No Nation: Netflix’in sinemaya da el atması bu ödül sezonunun en çok hatırlanan yanlarından biri olacak herhalde. Netflix’te tüm dünyada aynı anda yayınlanacak film, hem Akademi kurallarına uymak için hem de kendini tanıtabilmek için festivallerde gösterime girmeye başladı. True Detective’in ilk sezon yönetmeni Cary Fukunaga’nın yönettiği filmi eleştirmenler çok sevdi ama neredeyse herkesin ağzında filmin Akademi’ye uygun olmadığı var. Bunun sebebi de filmin fazla şiddet içerip yanlış mesajlar verebilecek olması gösteriliyor. Fakat Idris Elba’nın ve başroldeki küçük oyuncu Abraham Attah’ın performansına kayıtsız kalmayabilecekleri söyleniyor.
Düşüşe Geçenler
Suffragette: Eğer iyi çıksa Oscar’da iş yapabilecek filmdi ama aldığı eleştiriler çok fazla heyecan yaratmadı. Sadece Carey Mulligan aldığı iyi övgülerle birlikte Oscar adaylığı yarışında yerini şimdilik korudu. Film şu an bence tam olarak orta bir yerde, daha geniş kitlelerce izlenmesiyle ve iyi bir kampanyayla birlikte hala bu yılın ödül anlamında çok konuşulan yapımlarından biri olabilir.
The Danish Girl: Çoğu kişi gibi ben de ödül için en büyük favorilerden biri olarak görüyordum ama filmin aldığı tepkiler pek heyecan yaratmadı. Evet Eddie Redmayne ve Alicia Vikander ciddi destek aldılar. Eddie Redmayne’nin hala ikinci Oscar’ı alabileceği, The Theory of Everything’den bile daha iiy olduğu konuşuluyor ama filmin kendisinin durumu pek parlak değil. En iyi film Oscar’ını kazanamaması kesinleştiği gibi belki de adaylığı bile kaçırabilir.
Trumbo: Bu yılın ne yapacağı merak edilen filmlerinden bir tanesiydi Trumbo. Hollywood tarihine geçen önemli bir senaristin hikayesinin anlatıldığı film özellikle başrolde Breaking Bad’den sonra bir filmde başrol olması merakla beklenen Bryan Cranston’ın olması sebebiyle ilgi çekmişti. Toronto’da gösterilen filme gelen tepkiler aslında fena değil ama benim gibi filmin yarışta yükselip Oscarlar kovalamasını isteyenler için iç açıcı değil. Filmde en çok oyunculuk performansları, tabii ki özellikle Bryan Cranston’ın performansı övüldü. Yalnız Bryan Cranston’ın performansını fazla karikatürize bulanlar da yok değil. Yine de Bryan Cranston’ın Oscar adaylığı alma şansı yüksek olarak görülüyor pek çok kişi tarafından. Umarım benim de dahil olduğum pek çok kişi yanılmaz ve Bryan Cranston Oscar adayı bir oyuncu haline gelir. Sinema kariyerinde de hızla yükselişe geçer…
The Lady in the Van: Düşüşte yazdığıma bakmayın aslında film için pek bir düşüş durumu yok. Çünkü zaten kimsenin pek beklentisinin olduğu bir film değildi ama gelen eleştiriler çok parlak olmadığı için yükselişe geçenler kısmına almak istemedim. Filmin yükselişe geçen noktası ise başroldeki Maggie Smith’in Oscar ihtimalleri. Usta oyuncu Maggie Smith bu filmdeki performansı ciddi övgüler aldı ve pek çok eleştirmen “Oscar’a değer performans” olarak nitelendirdi performansını.
Our Brand Is Crisis: Yine pek beklentimiz olmadığı için pek düşüşte olmayan bir filmden bahsediyoruz. Yalnız Sandra Bullock’un ciddi anlamda Oscar yarışçısı olabileceğini düşünenler vardı ki, yanıldılar. Filmin daha çok gişe filmi olduğu ve ödül anlamında bir şey yapmasının zor olduğu söyleniyor.
Dibe Vuranlar
Freeheld: Geçen yıl Oscar kazanan Julianne Moore ve Ellen Page tam Oscar kokan rollerde bir araya gelince ciddi bir Oscar yarışçısıyla karşı karşıya olduğumuzu düşündük. Fakat film gerçekten şaşırtıcı derecede kötü eleştiriler aldı. Öyle ki Juliianne Moore ve Ellen Page dahi yarışta hızla gerilediler. Galiba bu sezon hiç konuşulmayacak filmlerden biri olacak Freeheld.
I Saw the Light: Benim beklentim olan bir film değildi ama pek çoğunun umutla baktığı bir filmdi I Saw the Light. Özellikle Tom Hiddleston’ın Oscar adayı olacağı beklentisi boşa çıktı. Gerçi Tom Hiddleston yine övgüler aldı ama filmin genelinin kötü olduğu konuşuluyor.
Demolition: Aslında filmin 2016’ya ertelenmesi sonrası pek beklenti kalmamıştı ama az olan beklentiler de suya düştü. Film genel anlamda zayıf eleştiriler aldı. Dallas Buyers Club ve Wild ile arka arkaya başarılar elde eden Jean-Marc Vallée bu filmiyle hem bu yılı hem gelecek yılı boş geçecek anlaşılan.
About Ray: Genç yaşta cinsiyet değiştiren birinin hikayesinin ilgi çekeceği düşüncesindeydim ve Elle Fanning’e Oscar adaylığı kazandırmasını bekliyordum. Fakat yanıldım ve film epey zayıf eleştiriler aldı. Muhtemelen adını hiç duymayacağız bu yılki yarışta.
Şimdilik benim bahsedeceğim filmler bu kadar. Güncel gelişmeler için Oscar tahminleri kısmındaki yazılarımı takip edebilirsiniz. İlgili bağlantıları bir kez daha paylaşarak yazımı sonlandırıyorum:
En İyi Film Tahminleri
En İyi Erkek Oyuncu Tahminleri
En İyi Kadın Oyuncu Tahminleri
En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu Tahminleri
En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu Tahminleri
Yorum Yazın