2014 yapımı It Follows ile adını duyuran yönetmen David Robert Mitchell; o filmden sonraki ilk filmi, toplamdaki ise üçüncü uzun metrajlı filmi “Under the Silver Lake” ile karşımızda… It Follows’u o yıl es geçip ve hala izlememiş olduğum için yönetmenle ilk tanışmam bu filmle oldu ve filmden önce nasıl bir şey beklemem gerektiği konusunda pek bir fikrim yoktu. İlk gösterimini Cannes’da yapan ve aslında çok da beğenilmeyen film, buna karşın belli bir hayran kitlesi edindi ve ben de filme bir şans vermek istedim. Evet, yılın ilginç bir kafaya sahip ve bana kalırsa izlemeye değer filmlerinden biriyle karşı karşıyayız…
Sam (Andrew Garfield), Los Angeles’ta yaşayan işsiz güçsüz ve evinin kirasını bile ödeyemeyen genç bir adamdır. Bir gün evinin önündeki havuzda Sarah’ı (Riley Keough) görerek hayran kalır ve sonrasında Sarah ile tanışma fırsatı yakalar. Fakat ertesi gün Sarah gizemli bir şekilde ortadan kaybolur ve böylece Sam’in amaçsız yaşamı için yeni bir amaç ortaya çıkar…
Under the Silver Lake, özellikle ilk yarısı itibariyle fazlasıyla Alfred Hitchcock filmlerinin yaşattığı hissiyatı yaşatıyor. Hitchcock’un büyük bir hayranı olarak sanırım ilk kez günümüzdeki bir filmin bu kadar Hitchcock kokan bir iş olduğuna tanıklık ettim ve bu beni fazlasıyla memnun etti. Her ne kadar senaryonun ikinci yarısında film başka rüzgarlarla savrulsa da Hitchcock şu an yeni yola çıkan bir Amerikan bağımsız sinemacısı olsaydı muhtemelen bu tarz bir filme imza atardı… Filmin Hitchcock ile daha doğrusu eski Amerikan sinemasıyla olan bağı bununla da sınırlı değil aslında, filmin içerisinde Hollywood’un tarihine çok fazla doğrudan, dolaylı gönderme var. Tabii günümüz Hollywood’una da…
Daha ilk dakikalarından ilgi çekici olmayı başaran Under the Silver Lake, film boyunca da merak unsurunu büyük ölçüde korumayı başarıyor. Filmdeki tuhaflıklar zaman zaman rahatsız edici boyutlara ulaşsa da bu filmden aldığımız zevke engel olmuyor. Buna karşın filmin problemi ise sonunda vardığı nokta. Film, kendi içinde yarattığı yüksek beklentileri karşılayamıyor ve bittiğinde bir tutam hayal kırıklığı bırakıyor ardında…
Filmin başrolünde Andrew Garfield, rolünün gereklerini iyi şekilde yerine getiriyor. Çok iddialı bir performans olduğunu söylemek zor olsa da rol için uygun bir seçim olmuş. Filmin esas kızını oynayan Riley Keough da ilgi çekici, gizemli bir karakter yaratmayı başarıyor… Filmdeki görüntü yönetimi muazzam, müzik kullanımı da oldukça iyi.
Uzun lafın kısası Under the Silver Lake, yılın izlemeye değer, sürükleyici ve ilginç filmlerinden bir tanesi. Tabii herkese hitap eden bir film olmadığı da açık. Gerekliliğinin tartışılacağı türlü absürtlüklere açık olmanız gerek ve eğer benim gibi gizem dolu filmlere, özellikle de Hitchcock sinemasına ilgi ve özlem duyuyorsanız olumsuz yönlerinin üstesinden gelebilirsiniz…
Yorum Yazın