İlk olarak henüz senenin başında Sundance Film Festivalinde kazandığı önemli ödüllerle adını duyduğumuz Whiplash, beklenenden çok daha fazla ses getirerek yılın en beğenilen filmlerinden biri olmayı başardı. Ülkemizde ilk olarak benim izleme fırsatı bulamadığım Filmekimi festivalinde gösterime giren hem orada izleyenlerden aldığı muhteşem yorumlarla hem de 8.8’lere kadar yükselen IMDb puanıyla Whiplash, benim de bu yıl için büyük merakla beklediğim filmlerden biri haline dönüştü. Özellikle içinde bolca müzik barındırması nedeniyle seveceğime inandığım bir yapımdı Whiplash ve öyle de oldu. Hiç şüphe yok ki yılın en iyi filmlerinden bir tanesi Whiplash…
Whiplash konu olarak aslında pek çok yerden tanıdık gelebilecek şeylerin birleşmesiyle oluşmuş bir film. Dünyanın en iyi bateristi olmayı isteyen hırslı bir genç, son derece disiplinli ve sert görünümlü bir eğitmen, çocuklarının ilgi gösterdiği alanı ciddiye almayıp küçük gören bir aile… Tüm bunların birleşmesiyle ortaya klişe bir iş çıkması beklenebilir fakat genç yönetmen Damien Chazelle senaryoyu öyle güzel, öyle farklı bir şekilde yansıtmış ki ortaya harika bir iş çıkmış.
Film, daha ilk dakikalarından itibaren kolayca izleyiciyi kendisine bağlamayı başarıyor. Andrew’in başarma hırsı izleyiciye çok iyi yansıtılmış ve film boyunca ben de Andrew’in en büyük destekçilerinden biri oldum kendimce. Yer yer kızdım kendisine yer yer takdir ettim fakat hep filmin içindeydim.
Andrew karakterini her ne kadar sevmiş olsam da filmde en çok beğendiğim karakter J.K. Simmons’ın canlandırdığı Fletcher karakteri oldu. Her ne kadar klişe bir karakter gibi gözükse de hepimizin Fletcher gibi dışa sert görünümlü fakat özünde iyi bir insan olduğunu bildiğimiz öğretmenleri olmuştur. Tabii ki Fletcher özünde iyi mi bundan çok da emin olamıyoruz ama yine de ben karakteri epey sevdim. Bunda oyunculuk performansı da oldukça etkili tabii.
Andrew’in babasıyla ilişkisi aslında oldukça iyi ama genel anlamda ailesinden bateristliğiyle ilgili durumların pek takdir gördüğü söylenemez. Neyse ki Andrew’in ailesi filmde pek fazla kendine yer bulmuyor ve zaten daha önce defalarca başka filmlerde karşılaştığımız durumlarla karşılaşmıyoruz.
Filmin başarısının en büyük mimarı şüphesiz yönetmen Damien Chazelle. Kendisi daha önceden bu filmi yapmak için bütçe bulamayınca kısa film olarak yine J.K. Simmons ile birlikte bir film çekmiş ve bu kısa filmle Sundance Film Festivalinde en iyi kısa film ödülünü almış. Daha sonra aldığı destekle de Whiplash’i çekmiş ve bu kez de uzun metrajda Sundance’ten ödülle dönmüş… Chazelle senaryoyu da kendi yazmış. Senaryo genel anlamda başarılı pek çok yerde izleyiciyi şaşırtıyor ama asıl başarı daha önce de söylediğim gibi yönetmenlikte. Damien Chazelle, bazı sahnelerde gerçekten çok başarılı çekimlere imza atmış. Görünen o ki bundan böyle filmlerini çok yakından takip ettiğimiz isimlerden biri olacak Damien Chazelle.
İlk kez geçtiğimiz yıl The Spectacular Now filminde izlediğim Miles Teller şüphesiz son dönemde en çok dikkat çeken genç oyunculardan bir tanesi. Whiplash’in Miles Teller’ın şu ana kadarki kariyerinin en iyi işi olduğunu belirtmeye gerek bile yok aslında ama belirtmiş bulundum. Bu filmle belki Oscar potasına giremedi ama iyi işlerde yer almaya devam ederse yakın gelecekte gerçekten Oscar adaylığı alma potansiyelinde bir isim olduğunu belirtmek gerek. Miles Teller’ın geleceğinden bahsetmişken gelecek yıl Damien Chazelle ile yeniden bir araya gelerek yine içinde caz bulunduran filmde Emma Watson ile birlikte başrolleri paylaşacaklarını söyleyim. O proje için de şimdiden heyecanlıyım doğrusu.
Filmin en başarılısı aynı zamanda yılın en iyi performanslarından birini ortaya koyan J.K. Simmons. Filmi izledikten sonra neden bütün ödülleri silip süpürdüğünü çok daha iyi anladım. Harika bir performans ortaya koymuş J.K. Simmons ve diğer adayların bazılarını henüz izlemesem de ödülü hak ettiğini rahatlıkla söyleyebilirim. Bu arada yardımcı oyuncu rolünde yarışıyor olmasına rağmen ekran süresinin bir hayli fazla olduğunu ve başrollüğe yakın bir konumda olduğunu da belirtmek lazım.
İki başrol oyuncusu dışında filmde performansıyla kayda değer pek bir isim olmasa da ben Melissa Benoist’i izlemekten de büyük keyif aldım. Keşke ekran süresi daha fazla olsaydı. Senaryodaki onunla ilgili kısımlarda bazı hoşnutsuzluklarım olduğunu da belirtmem lazım.
Sonuç olarak Whiplash hala izlemediyseniz işi gücü bırakıp izlemeniz gereken harika bir yapım. Yönetmenliğiyle, kurgusuyla, yaşattığı müzik ziyafetiyle ve harika oyunculuklarıyla şüphesiz 2014’ün en iyi filmlerinden bir tanesi. Sakın kaçırmayın…
[…] hakkındaki ilk haberler çıktığından beri Sound of Metal’i Whiplash tarzı müzik dolu bir baterist hikayesi sanıyordum. Bu türde Whiplash gibi muhteşem bir […]
[…] arkaya Whiplash ve La La Land gibi iki başyapıta imza atmasıyla Damien Chazelle, kısa sürede çağımızın en […]