Ünlü komedi dizisi yapımcısı Chuck Lorre’un Altın Küre ödüllü dizisi The Kominsky Method’da yolun sonu geldi. Netflix’te yayınlanan ve yıldız başrolleri sayesinde ödül çevrelerinde ilgi görmekte zorlanmayan dizi, buna karşın ne yazık ki genel izleyicide hak ettiği değeri göremeyen dizilerden bir tanesiydi. Geçtiğimiz hafta yayınlanan altı bölümlük kısa son sezonuyla dizi, en azından kendine yakışan şekilde vedasını gerçekleştirmiş oldu…
The Kominsky Method’un üçüncü sezonunu aslında son derece endişeli bir şekilde bekliyordum. Öyle ki dizinin 87’sindeki dev ismi Alan Arkin sevenlerini üzen bir kararla diziyi bıraktığını açıklamıştı. Usta oyuncunun canlandırdığı aksi cast ajansı patronu Norman Newlander karakteri, net bir şekilde dizinin izlemekten en çok keyif aldığım karakteriydi. Onun karakterinin yokluğunda işlerin nasıl ve ne kadar yürütülebileceği benim için kocaman bir soru işareti durumundaydı…
Norman’a veda şeklinde başladığımız sezon açılışı da aslında bu soru işaretini koruyan nitelikteydi. Fakat çok geçmeden dizinin Norman’sız da ritmini bulmakta zorlanmayacağını gördük. Norman’ın kendi olmasa da izleri sezon boyunca hissedilmeye devam edildi. Oldukça varlıklı bir adam olan Norman’ın mirası sezonun gündem belirleyici maddelerinden biriydi. Norman’ın kızı Phoebe (Lisa Edelstein) ve torunu Robby’nin (Haley Joel Osment) mirası hak etme çabalarını izlemek de bir hayli keyifliydi…
Dizinin ikinci sezonunda Sandy’nin (Michael Douglas) kızı Mindy (Sarah Baker) ile kendinden yaşça çok büyük erkek arkadaşı Martin’in (Paul Reiser) ilişkileri dizide epey yer tutmuştu. Bu sezon da bu alışılmışın dışındaki çiftimiz, dizide önemli yer tuttu. Sezonun yeni yıldızı ise Mindy’nin annesi, Sandy’nin eski eşi Roz (Kathleen Turner) oldu. Sandy ile Roz’un atışmaları, önceki sezonların en keyifli yanı olan Sandy ve Norman atışmalarını aratmama konusunda biraz olsun yardımcı olabildi…
Sandy’nin oyunculuk okuluyla ilgili olaylar ise dizinin bir başka keyifli yanıydı. Bu konudaki bu sezonki en büyük destekçi ise Morgan Freeman’ın kendisini oynayarak diziye dahil olması sürpriziydi. Dizilerde pek karşımıza çıkmayan usta oyuncuyu The Kominsky Method’da izlemek keyifli bir ayrıcalıktı… Oyunculukla ilgili konunun bağlandığı nokta da pek şahaneydi…
Uzun lafın kısası ilk iki sezonunu çok sevdiğim The Kominsky Method, final sezonunda en sevdiğim karakterini kaybetmiş olmasına rağmen hala çok iyiydi. Ekranlarda bu tip hem komik hem hayatın gerçeklerini kaliteli şekilde sunan daha fazla işe ihtiyacımız var. Chuck Lorre umarım bu diziyle yakaladığı yenilenmiş tarzını ustalıkla uygulayacağı yeni yapımlarla arayı uzatmadan geri döner…