Ve sonunda sıra geldi yılın ödül şampiyonuna… Eylül’ün başında Toronto, Telluride ve Venedik gibi sonbahar döneminin en prestijli film festivallerinde aynı anda gösterime giren Nomadland, kısa sürede yılın Oscar favorisine dönüştü. Çinli yönetmen Chloe Zhao’nun üçüncü uzun metrajı olan film, Venedik’ten “Altın Aslan” ve Toronto’dan “Halkın Seçimi” ödüllerini kapmayı başardı. Bunları takiben onlarca da eleştirmen ödülü kazandı. Peki Nomadland gerçekten de bu kadar iyi mi?
2008 Ekonomik Krizinin hemen sonrasında, Amerika’nın batı eyaletlerinden Nevada’dayız. Fern (Frances McDormand), kriz esnasında evini, işini, her şeyini kaybetmiştir ve yaşamını karavanında göçebe olarak sürdürmeye başlamış bir kadındır. Gittiği yerlerde kısa süreli işler bulup, kısa süreli dostluklar kurarak yoluna devam etmektedir. Biz de Fern’ün bu yolculuğundan bir kesitte, ona eşlik etmeye başlıyoruz…
Jessica Bruder’ın gerçekte yaşanan olayları ele aldığı kitabından uyarlanan Nomadland, Amerika’da sayıları milyonları bulan göçebelerin yaşantılarına tanıklık etmemizi sağlıyor ve onların dünyasını anlamamız için çabalıyor. Filmde gerçek göçebeler de kendilerini oynayarak yer alıyorlar ve özellikle belli kısımlar bir belgesel röportajı tadında geçiyor…
Chloe Zhao, filmlerinde gerçekçiliği güzel görüntüler ve kaliteli oyunculuklarla sunmaya çalışan bir yönetmen. İlk işini izleme şansım olmadı ama ikinci filmi olan The Rider’dan büyük oranda nefret etmiştim. Nomadland ise o filme göre şüphesiz çok daha iyi bir film. Daha önemli ve daha ilgi çekici bir ana konuya sahip. Modern göçebeliğe dair bugüne dek yapılan önemli filmlerden biri olduğu bile iddia edilebilir. Oldukça başarılı görüntü yönetmenliğine sahip olmakla birlikte müzikleri de şahane. Fakat olay örgüsü bu filmde de çok zayıf ve her şey tekdüze bir şekilde ilerliyor. Hiçbir anında etkileyiciliğini, vuruculuğunu üst noktalara taşımayı başaramıyor…
Filmin en büyük artısı elbette başrolünde çağımızın en yetenekli oyuncularından Frances McDormand’a sahip olması. Üç yıl önce Three Billboards Outside Ebbing, Missouri ile ikinci Oscar’ını kazanan başarılı oyuncu, üç yıl aranın ardından yine en iyi film Oscar’ını kovalayan bir filmle döndü. Filmin çekim süresince, aylarca göçebeler gibi yaşayıp onlara yardımcı olup, onların dünyasını çok iyi benimseyen oyuncu, yine çok güçlü bir performans ortaya koymuş. Oscar adaylığına garanti gözle bakabiliriz, buna karşın üçüncü Oscar’ını alması epey zor. Özellikle de yarışın çoğu kategorinin aksine rekabetçi olduğu kategorisini göz önünde bulundurursak… Frances McDormand dışında ise filmde öne çıkan pek bir isimden söz etmek zor. Belki azımsanmayacak bir süre alan David Strathairn’in varlığından söz edilebilir…
Nomadland, yüksek beklentilerimi pek karşılayamasa da pek çok yönden çok kaliteli bulduğum bir film oldu. Özellikle görüntü yönetmenliği, müzik, en iyi kadın oyuncu gibi kategorilerde Oscar adaylığını hak ettiği muhakkak. Göçebe hayatını gerçekçi aktarımı, bazı kısımlarda yaşattığı doğayla buluşma hissiyatı da değerli. Fakat abartılı övgülere katılmadığımı, pek çok yönden çok daha iyi olabilecekken olamamış bir film olduğunu belirtmem şart…
[…] yılki adaylar arasında öne çıkan filmler Mank, Nomadland, Promising Young Woman ve The Trial of the Chicago 7 oldular. Nomadland ve The Trial of the Chicago […]
[…] Yabancı Basın Birliği) tarafından dağıtılan ödüllerde bu senenin büyük ödülü Nomadland‘in oldu. Hem en iyi drama filmi, hem de en iyi yönetmen ödülünü alan film Oscar’a […]
[…] en iyi film ödülünü ödül sezonunun tek ve net favorisi haline gelen Nomadland kazandı. Böylece Oscar öncesinde çok önemli bir ödül daha kazanmış oldu. Şu ana kadar […]