İstanbul Film Festivalinin Kasım ayı seçkisinde izlediğim dördüncü ve son film, kariyerini Romanya’da sürdüren Sırp yönetmen Ivana Mladenovic’in kendi hayatını ekrana aktardığı fazla benzeri görülmeyen türden bir film olan Ivana the Terrible oldu…
Filme Romanya’dan Sırbistan’a hareket eden bir toplu taşıma aracında başlıyoruz. Depresif tavırlar sergileyen ana karakterimiz Ivana (Ivana Mladenovic) henüz yoldayken etrafındakilerin baskıcı tavırlarıyla karşılaşmaya başlıyor… Romanya’da yönetmen olarak birkaç iş yapmış ve henüz yönetmenlikte istediği yere ulaşamamış karakterimiz hasta bir şekilde aile evine döner. Hastalığının ne olduğu ise muammadır, doktorlar herhangi bir bulguya ulaşamayıp strese bağlamaktadır. Doktoru da dahil hemen herkesin ortak fikri ise 30’lu yaşlarının ortalarındaki Ivana’nın ilacının evlenip çoluk çocuğa karışmasının olacağıdır… Bilmedikleri ise Ivana’nın kendinden 13 yaş küçük ve çevresindekilere söylemeye çekindiği genç erkek arkadaşıdır…
Adıyla ünlü Rus çarı Ivan the Terrible’a (IV. İvan) atıfta bulunan Ivana the Terrible, yönetmenin hayatındaki bir kesiti ele alan ilginç bir film. Ortada elle tutulur net bir konu olmamasına rağmen, son derece sıradan olaylar olmasına rağmen film, her anında izleyicinin ilgisini korumasını sağlamayı başarıyor ve keyifli bir seyirlik sunuyor. Fakat bununla birlikte hemen her anında içerik olarak yetersizliğini de hissettiriyor. Sırp – Rumen dostluğuna dair kısımlar da iki ülke vatandaşları dışındakilere çok anlam ifade etmeyecek olsa da bu kültür dostluğunu dünyaya duyurması bakımından değerli sayılabilir…
Filmin baştan sona ilgi çekiciliğini korumasındaki en büyük pay kendini oynayan yönetmen Ivana Mladenovic’in son derece keyifli bir performansına ait. Yönetmenlikte kariyeri ne kadar parlak olur kestirmek zor olsa da oyuncu olarak iyi bir kariyer inşa etmesi gayet mümkün gözüktü bana. Ona eşlik edenler arasında en çok dikkat çeken ise yine filmde kendisini oynayan Rumen şarkıcı Anca Pop idi. Ne var ki ünlü şarkıcı, filmin hemen ardından genç yaşta aramızdan ayrılmış. Bu nedenle bu film de ona adanmış…
Ivana the Terrible, farklı bir yapıya sahip olsa da sıradan konular etrafında dolaşan, seyir zevki açısından hiç fena sayılmayan, fakat bittiğinde bıraktığı tesir bir hayli düşük bir film. Ivana Mladenovic’in daha iyi bir senaryoyla hem oyunculuk hem de yönetmenlik anlamında neler yapabileceğini görmek isterim…