2015 yapımı The Witch ile benim dahil olmadığım hatrı sayılır bir kitle edinen Robert Eggers, ikinci filmi The Lighthouse ile yılın en çok ses getiren filmlerinden bir tanesine imza attı. Aldığı abartılı övgüler nedeniyle benim de beklenti içerisine girdiğim film, ne yazık ki sevmeyi isteyip de hiç sevemediğim filmlerden birine dönüştü…

1890’lu yıllarda, insanlıktan uzak ve gizemli bir adadayız. Hiçbir yaşam belirtisi olmayan bu adada biri yeni, diğeri tecrübeli iki deniz feneri bekçisinin birbirleriyle olan ilişkisini ve akıl sağlıklarını korumaya çalışmalarını izliyoruz filmde…

1.19:1 formatında ve siyah beyaz olarak çekilen The Lighthouse, geçtiği dönem de eklenince sanki sinemanın ilk zamanlarından kalmış bir film görüntüsünde. Bununla birlikte o zamanların sinemasında görmenin mümkün olmayacağı şekilde mükemmel bir görüntü yönetimine, muhteşem oyunculuk performanslarına sahip. Fakat bunların dışında film, gerçekten izlemesi çok zor bir film. En azından benim için öyle oldu. İki karakteri de hiç sevemediğim gibi, senaryo ve diyaloglar hiç mi hiç ilgimi çekmedi. Metafor sinemasından hoşlanan, üstü kapalı filmlerin altında derin anlamlar aramayı sevenlerin filme bayılmasını anlıyorum. Fakat temel konusu çok zayıf olan ve tamamen sırtını bu izleyici kitlesine dayayan filmler hiç bana göre değil ve bu film de tamamen öyle bir film…

Robert Pattinson zaten son filmleriyle kaliteli bir oyuncu olduğunu göstermeye başlamıştı ve burada da kariyerinin muhtemelen en iyi performansını sunmuş. Son yıllarda çok formda olan ve üst üste önemli roller kapan Willem Dafoe ise ondan da üstün. Her iki oyuncunun performanslarının öne çıkmasında görüntü yönetiminin etkili kullanımının da payı çok yüksek… Gönül isterdi ki tüm bu artıların sonucunda da ortaya olumlu bir şey çıksın ama ne yazık ki olmamış. The Lighthouse yılın bana göre kötü filmlerinden biri, en zayıf senaryoya sahip filmlerinden biri. Bir sonraki sefer yönetmen Robert Eggers adını gördüğümde izlemeden önce iki kere düşüneceğim…

The Lighthouse

4

Puan

4.0/10