Amerikan ulusal kanalları yaz aylarında çok az dizi yayınlıyorlar. Kablolu kanallardan ve online platformlardan da bu yaz pek bir şey çıkmayınca oluşan dizi boşluğunda ulusal kanallardan Fox’ta yayınlanan Wayward Pines epey ilgi gördü. Tabii reyting olarak bir ilgiden bahsetmiyorum ki dizinin reytingleri çok da harika değildi ama en azından Türkiye’de dizi sosyal medyada epey ilgi gördü ve son ayların en çok konuşulanlarından oldu.
Wayward Pines için uzun süredir beklediğim bir projeydi desem yalan olmaz. Dizinin çalışmaları çok önceden başlamasına karşın Fox diziyi erteleye erteleye bu yaza bıraktı ve mini-dizi olarak duyurarak da sınırlama getirdi. Diziyi bekleme sebebim ise fragmanındaki gizemli atmosferin tam da aradığım tarzda bir dizi olabileceğine işaret etmesiydi. Fakat açıkçası dizinin sürekli ertelenmesi ve üstüne bir de mini-diziye çevrilmesi bazı soru işaretlerini de beraberinde getirmişti.
Diziye adını veren Wayward Pines oldukça gizemli bir kasaba. Bir gün bir gizli servis ajanı (Ethan) kendini bu gizemli kasabada buluyor ve bu gizemi çözmeye çalışıyor. Fakat Ethan’ın Wayward Pines’tan gizemi çözüp ayrılması o kadar da kolay olmayacaktır. Yazıda spoiler barındıran şeylerden kaçınacağım o nedenle diziyi izlememiş olanlar da bu yazıyı okuyabilirler…
Wayward Pines’ın gizemli atmosferini fragmanda beğenmiştim fakat ilk bölümü izlemeye başladıktan sonra bu atmosferin aslında aradığım atmosfer olmadığını fark ettim. Dizi, fazla iç sıkıcı bir şekilde başladı fakat bu sıkıcılığa karşın daha ilk bölümden merak unsurunun yaratılması başarılmış. Öyle ki bu merak unsuru beni sonraki bölümlere ikna etmeyi başardı. 10 bölümlük sezon boyunca da dizi bizlere zaman zaman çok iyi bölümler izletse de zaman zaman da epey sıkıcılaştı doğrusu.
Dizide gizem unsurunun yanında bir de bilim-kurgu tarafı var ki bu kısım da gayet ilgi çekiciydi. Özellikle sezon ortasında izleyiciyi epey şaşırtan gelişmeler yaşandı, fakat sezon sonuna yaklaştıkça sezon ortasında sağlanan bu yükseliş pek korunamadı ve bende konuyu yeterince iyi kullanamamışlar düşüncesi ağırlık kazandı. Dizinin finali ise ayrı bir tartışma konusu oldu ve çoğu kişi finalden nefret ettiler. Belki de Lost’tan, Dexter’dan, How I Met Your Mother’dan sonra en çok tartışılan dizi finallerinden biri oldu. Ben ise finali hiç fena bulmadım. En sondaki ters köşe sayılabilecek olay dizinin finalini benim gözümde orijinal yaptı ve bir hayli şaşırttı. Evet daha iyisi de olabilirdi ama klişe bir son yerine bu final daha bir yakıştı gibi diziye.
Wayward Pines’ın oyuncu kadrosunda pek çok önemli oyuncu bulunuyor. Dizinin başrolünde Ethan rolünde Matt Dillon’ı izledik. Pek sevmediğim bir oyuncu olsa da Dillon’ın performansı hiç fena değildi. Onun eşini oynayan Shannyn Sossamon ise dizide izlemekten keyif aldığım isimlerden oldu. Bugüne kadar kendisini tanımıyordum ama bundan sonra iyi işlerde kendine yer bulabilmesini isterim. Oscarlı Melissa Leo, Empire ile gündemde olan Terrence Howard ve Toby Jones dizideki ünlü isimler arasındalar…
Wayward Pines yazıda da belirttiğim gibi mini-dizi olarak yani tek sezon olarak planlanmış bir diziydi. Fakat son dönemde bu şekilde başlayıp sonradan tutunca diziyi uzatmak moda oldu. True Detective, Fargo gibi örneklerden de görebileceğimiz gibi. Wayward Pines da bu yolu izleyebilir hatta bu yönde söylentiler de mevcut. Fakat dizinin reytingleri buna yetecek kadar kuvvetli değil. Üstelik bu sezonun finalinin de iyi tepkiler almadığı düşünülürse bu biraz düşük bir ihtimal gibi. Finalde açık kapı bırakıldı sanki ama eğer böyle bir şey olursa bile kadro büyük oranda değişecektir. Şahsen ben ikinci bir sezon olmasından yana taraftar değilim.
Özetle Wayward Pines yer yer sıkıcı olsa da, türlü mantıksızlıklara rastlamak mümkün olsa da Lost’tan beri hasret kaldığımız gizem, merak gibi unsurları yaşatan ve bazı bölümlerde bizleri bir hayli şaşırtan ortalama bir yapımdı. Eğer tek sezonluk, fazla bölümü olmayan çerezlik bir dizi arıyorsanız işinizi görebilir…
Yorum Yazın