Sinema ve televizyon dünyasında bazı oyuncular çok küçük yaşlarda keşfedilerek büyük üne kavuşurlarken bazıları ise o kadar şanslı olmayabiliyor. Breaking Bad ile yıldızı 50 yaşından sonra parlayan Bryan Cranston da bunlardan biri. Belki Malcolm in the Middle dizisinde kazandığı Emmy adaylıklarından da söz edebiliriz ama Bryan Cranston kalibresindeki harika bir yetenek için bunun yetersiz olduğu su götürmez bir gerçek. Neyse ki geç de olsa Breaking Bad ile kendini kanıtladı ve dizinin bitimiyle sinema filmlerine geçiş yapmaya başladı. Başrol olarak yer aldığı ilk iddialı proje ise Trumbo oldu. Tabii ben de kendisinin hayranı olarak bu projeyi merakla bekledim ve beklediğime de değdi…
Filmde Spartacus, Papillon, Roman Holiday gibi sinema tarihine geçmiş önemli filmlerin senaristi olan Dalton Trumbo’nun hayatı anlatılıyor. Trumbo, Soğuk Savaş döneminde Amerika’da komunist partisine üye olmuş bir komunisttir ve inandığı değerler uğruna mücadele vermektedir. Fakat o dönemde komunistlere öcü gibi bakıldığı için yapılan karalama kampanyalarıyla Dalton Trumbo’nun da aralarında bulunduğu pek çok kişi Hollywood tarafından karalisteye alınır ve çalışmalarına izin verilmez. Trumbo’nun ise yılmaya hiç niyeti yoktur ve mücadelesine devam edecektir…
Trumbo, aslında genel olarak iki ana kısma ayrılabilecek bir film. Filmin ilk kısmı doğrusu bana biraz fazla politik geldi ve beklentilerimin karşılanamayacağını hissetmeye başlamıştım. Neyse ki ikinci kısımda bu durum tamamen tersine döndü ve tam da istediğim tarzda bir filmi karşımda buldum.
Trumbo’yu herkes sevebilir mi çok emin değilim ama eğer benim gibi ödül sezonu takipçisi, Oscar geceleri uykusundan fedakarlık edenlerdenseniz özellikle ikinci kısmından büyük zevk almanız kaçınılmaz. Yer yer komediye dönük sahneler de vardı, yer yer duygulandırdı, yer yer sevindirdi. Yani hemen her duyguyu yaşatan çok iyi bir ikinci yarı vardı.
Filmin öne çıkan yıldızı elbette Bryan Cranston idi. Cranston, filmin her anında mükemmel bir performans koyarak filmi ve Dalton Trumbo’yu sevmeye ciddi anlamda katkı sağlamış. Fazla abartılı oynadığına yönelik eleştirenler var ama ben bu tarz performansları seviyorum, abartıyı karakterin üzerine yakıştırmayı çok iyi başarmış. Kesinlikle yılın en iyi performanslarından biri ve bence Oscar’ı kazanacak kalibrede bir performans. Tabii şanssızlığı DiCaprio’nun yılına denk gelmiş olması…
Oscar adaylığını son anda kaçıran Helen Mirren, filmde Trumbo’ya karşıt kampanya düzenleyen bir kadını canlandırmış. Doğrusu Oscar için iddialı bir aday oluşunu anlayamadım, Mirren’ın az sahnesi vardı ve kabul ediyorum başarılıydı ama Oscar’a aday olacak kadar mı? Hiç sanmıyorum… Kadroda çok sayıda başka ünlü oyuncu da vardı. Louis C.K.’in komediden tamamen uzakta olan performansı dikkat çekiciydi. Elle Fanning çok sahnesi olmasa da kendisine hayran bıraktı. Diane Lane kadronun başarılılarından bir diğeriydi…
Uzun lafın kısası Trumbo iyi bir biyografi filmi, Hollywood ile ilgili iyi bir film. Özellikle ilk kısmında bazı senaryo sorunları olduğunu ve bazı kısımların yeterince iyi değerlendirilmediğini kabul ediyorum ama bu harika bir ikinci yarı izlediğimiz gerçeğini değiştirmiyor. Sadece Bryan Cranston’ın harika performansı bile filmi izlenebilir kılmaya yetiyor. Umarım bu kendisinin Oscar adaylıklarının sadece başlangıcı olur…
[…] önce Russell Crowe ve Naomi Watts’lı Showtime mini dizisi olarak ekrana geldi. Ardından da Trumbo‘nun yönetmeni Jay Roach yönetmenliğinde yıldızlar karması kadrosuyla beyaz perdeye […]