Ülkemiz gişe sinemasının en önemli isimlerinden bir tanesi şüphesiz Cem Yılmaz. Toplumun her kesimine hitap etmeyi başarması ise Cem Yılmaz’ın en büyük hünerlerinden biri. Recep İvedik izleyicisi de Cem Yılmaz’a gülüyor, Nuri Bilge Ceylan izleyicisi de. Bu durumun dezavantajı ise her yeni filmde toplumun her kesiminin beklentilerini karşılamayı oldukça zorlaştırması. Cem Yılmaz da aslında bunun derdine pek düşmüyor. Sinemayı gerçekten seviyor ve kendi filmlerinde de farklı şeyler denemeye çalışıyor. Gişeyi birinci hedef olarak belirlemiyor. Yoksa Pek Yakında’nın ya da birazdan bahsedeceğimiz Karakomik Filmler’in yeni bir Arif filmi kadar gişe yapmayacağını o da çok iyi biliyor…
Karakomik Filmler, yurtdışında benzerlerini görsek de Türk izleyicisinin alışık olmadığı tarzda farklı bir deneme. Cem Yılmaz, elindeki uzun metraj olamayacak nitelikteki fikirleri bir şekilde sunmayı kafasına koymuş ve birleştirip filmleştirmeyi uygun görmüş. Bu projenin ilk iki filmi “2 Arada” ve “Kaçamak” birbiriyle pek bağı olmayan, hatta tür olarak dahi farklı diyebileceğimiz iki orta metraj film. Hazırdaki diğer ikili de birkaç ay sonra “Karakomik Filmler 2” adıyla vizyona girecek…
İlk filmimiz olan “2 Arada”, yıllardır feribotta çalışarak hayatını kazanan, hatta yaşamını da uzun süredir orada sürdüren Ayzek’in (Cem Yılmaz) dramatik hikayesini ele alıyor. Kırık dişlerini yaptırmanın hayaliyle yaşayan Ayzek, tam da feribottaki çalışanların işlerinde iyi olup olmadıklarının bir mülakatçı (Ozan Güven) tarafından denetleneceği sırada kendini istenmeyecek olaylar içinde buluyor…
2 Arada, Cem Yılmaz filmografisine baktığınızda ondan bekleyeceğiniz türde bir iş değil. Diğer işlerinden çok daha karanlık bir iş. Komedisi yok diyemem ama gülme beklentisiyle sinemaya koşanları yanıltması kaçınılmaz. Küçük hayali olan insanlarla biraz olsun empati yapmayı sağlayan film, bir ara birkaç hafta önce izlediğimiz Joker’i de andırıyor. Onun aksine net şekilde iyi olmayı yüceltmesini ve genel anlamda verdiği mesajları değerli buldum. Tabii işlerin zıvanadan çıktığı kısmın fazla uzadığını, olay örgüsündeki bazı detayların üzerine pek kafa yorulmadığını söylemek mümkün…
İkinci filmimiz Kaçamak, dört yakın arkadaşın eşlerinden habersiz kaçamak bir haftasonu organizasyonunu düzenlemesini konu alıyor. Başta her şey planlandığı gibi gitse de Nevzat’ın (Zafer Algöz) uzaylılar tarafından kaçırılmasıyla olaylar fantastik bir hale bürünüyor…
İlk filmin aksine Kaçamak, daha bir Cem Yılmaz filmi gibi duran bir film. Anlaşılan Cem Yılmaz, ilk filmde modunu düşürdüğü izleyicinin salondan güler yüzle ayrılmalarını sağlamak istemiş. Bunu da bence başarmış. Evet, kabul etmek gerekir ki özellikle ilk kısımlarında çok fazla bel altı erkek muhabbeti dönüyor. Güldürü unsurlarını çoğu zaman basit yollardan sağlıyor. Fakat özellikle Arrival parodisini andıran ikinci kısmındaki fantastikleşmeye birlikte eğlendiriyor, güldürüyor…
Oyuncu olarak Cem Yılmaz, filmin ilk yarısında yani 2 Arada’da parlıyor ve bizi Ayzek karakterine inandırmayı başarıyor. Dramatik rollerde daha önce de üst düzey performanslarına alışkın olduğumuz için bu durum elbette şaşırtıcı değil. Kaçamak’taki performansı ise daha alışkını olduğumuz, kendi konfor alanında bir performans. Filmin diğer oyuncularını da az çok tahmin ediyor olmalısınız. Zafer Algöz, Ozan Güven, Özkan Uğur ve kardeşi Can Yılmaz bu filmde de Cem Yılmaz’ı yalnız bırakmıyorlar. Cem Davran, Necip Memili, Cemre Ebuzziya, Nilperi Şahinkaya gibi isimler ise kadronun yenileri. Bence yan kadronun en iyisi, en eğlencelisi Özkan Uğur idi. Bunun dışında Cem Yılmaz’ın tamamen farklı oyunculardan kurulu işler yapmasını da isterim doğrusu…
Uzun lafın kısası Karakomik Filmler’i ben başarılı bir deneme olarak gördüm. İlk kısmı düşündürdü, ikinci kısmı güldürdü. Hakkında yapılan yoğun olumsuzlama bence kitle psikolojisinin ve biraz da Cem Yılmaz’ın son dönemde sergilediği antipatik hareketlerin sonucu. Zaten ana akımda kaliteli işler yapmaya çalışan az sayıda sinemacımız varken onlardan birini de kaybetmemek gerek?
Yorum Yazın